Yer Türkiye, tarih 15 temmuz saat 23:04. Türkiye tarihinin en zor dönemlerinden birinin eşiğinde; vakit, birlik ve beraberlik zamanı idi. Bu birlik ve beraberliği sağlayacak tek güç vardı. O da milletti. Vatanı uğruna onca can yakılmış, onca şehit kanıyla sulanmış bu vatana, hıyanet etmek isteyen güçlere dur demek için, bir bekleyiş içerisindeydi. Halk yerinde duramıyordu. İçerisinde biriktirmiş olduğu alevi püskürtmek için, bir çağrı bekliyordu. O çağrı, Cumhurbaşkanı ve Başkumutan Recep Tayyip Erdoğandan tarafından verildi. Halk kendisini sokağa dökmüştü, her yere yayıldılar. Önce tugay komutanlığı, sonra adliyenin önünü hınca hınç, bu vatan evlatları doldurmuştu. Darbe yapmak isteyen güçleri önlemek için, 50-60 yaşlarında bir teyze: NEREDE O DARBE YAPMAK İSTEYENLER DİYE, meydanların önünde bir oraya, bir buraya koşuyordu. Çoluk çocuk demeden, bu ülkenin bütün vatandaşları sokağa dökülmüştü. Kurtuluş savaşı ruhuyla, vatanı korumak adına, tekbir sesleri caddeleri inletiyordu.

Yerel belediyeler, tugayın önüne iş makinalarını yığmışlardı. Amaç, tankların tugaydan dışarı çıkarmasınlar diye. Bu önlem başarılı olmuştu. İş makinaları, askeriyenin bile gözünü korkutmuştu ki, askerler sokağa bile çıkamaz duruma gelmişlerdi.

Gün milli iradenin ne kadar önemli olduğunu, milli iradenin gücünü ve milli iradeyi ortaya koyabilmek günü idi. Halk, bunu başarmıştı. Bayram kutlar gibi, milli iradenin, milli birlik ve beraberliğin bayramını kutluyorlardı. Demokrasi ile yürütülen bir ülkeye, darbe yapmak isteyenler, halkın gücünü görmüş ve teslim olmaya karar vermişlerdi. Aynı Mehmet Akif Ersoyun İstiklal Marşımızda söylediği gibi:

BEN EZELDEN BERİDİR HÜR YAŞADIM, HÜR YAŞARIM.

HANGİ ÇILGIN BANA ZİNCİR VURACAKMIŞ? ŞAŞARIM!

KÜKREMİŞ SEL GİBİYİM, BENDİMİ ÇİĞNER, AŞARIM.

YIRTARIM DAĞLARI, ENGİNLERE SIĞMAM, TAŞARIM.

Bu olayların yaşandığı sırada, darbe girişiminde bulunanların içersinde, öyle gruplar vadı ki, belki de, orada bulunan vatandaşlardan bile, masum kişilerdi. Bu kişiler, erlerdi. Hiçbir şeyden habersiz, emir aldıkları zamandan itibaren, komutanların arkasında, gidecekleri yeri bilmeden, amaçsızca ve çaresizce yol alıyorlardı. Darbe yaptıklarını öğrendkleri zaman, tek yaptıkları şey, silahlarını bırakıp, teslim olmalarıdır. Teslim olduktan sonra karakolda, olup bitenden habersiz ifade verdiklerinde, tek söyledikleri, bizim hiç birşeyden haberimiz yok. Halkımız, hiçbir suçu olmayan daha 18-20 yaşlarındaki bu yiğit askerlerimizi, diğer darbe teşebbüsünde bulunan askerlerle karıştırmamalıdırlar. Bu ülkenin, bu vatanın, bu toprakların birer vatandaşı olduğunu bilmelidirler. Vatan, bu erleri bağrına basmalıdır.

Gün, demokrasi günü idi. Bu ülkenin temel taşlarından biri millet, diğeri ise demokrasidir. Millet, demokrasisine sahip çıkmak için ve demokrasiyi korumak adına, kendilerini tankların ve silahların önüne siper etmişti ve öyle de oldu. Millet demokrasisine sahip çıkmış ve demokrasi bayramını kutluyorlardı.

ARKADAŞ! YURDUMA ALÇAKLARI UĞRATMA, SAKIN.

SİPER ET GÖVDENİ, DURSUN BU HAYASIZCA AKIN.

DOĞACAKTIR SANA VADETTİGİ GÜNLER HAKKIN...

KİM BİLİR, BELKİ YARIN, BELKİ YARINDAN DA YAKIN.

Mehmet Akif Ersoyun dediği gibi vatan, millet, demokrasi, milli birlik ve beraberlik uğruna tek kişi kalana dek, bu vatanı korumak hepimizin görevidir. Bu vatan, millet, bayrak hepimizin. Bize şehitlerimizin kanıyla sulanmış, bu toprakları, birkaç kendini bilmeze teslim etmeyeceğiz ve sonuna kadar bu vatan uğruna öleceğiz. NE MUTLU VATAN SEVGİSİNİ YÜREĞİNDE TAŞIYABİLENLERE….