Değerli okurum,
Birkaç güne kadar yine bir kurban bayramını idrak edeceğiz.
Kurban ibadeti; namaz, oruç, hac, zekat ve kelime-i şahadet gibi farz bir ibadet değildir.
Din alimleri, kurban ibadetinin sünnet veya vacip olduğu görüşü üzerinde ittifak etmişlerdir.

Kur’an-ı Kerim’in El-Hac suresindeki “Her ümmet için Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık” ayeti gereği hicretin ikinci yılından beri Müslümanlar kurban kesiyor.

Kurban kesmenin asıl amacı, fakir fukaranın et yemesini sağlamaktır.
Kesilen kurban etinin üç eşit paya bölünmesi, bir payın ihtiyaç sahiplerine dağıtılması, bir payın evimize gelen misafirlere ikram edilmesi, bir payın da ailemizin yemesi için ayrılması esastır.
Kurban bayramında kesilen eti usulüne uygun olarak dağıtmak veya ikram etmek yerine, kendi payımızdan fazlasını derin donduruculara saklamak veya sucuk doldurmak kesinlikle ibadeti sakatlayan yanlış hareketlerdir.

Kurbanı kasaplık üzerine ehliyet sahibi olan birinin uygun bıçaklarla kesmesi gerekir.
Kurbanın maddi bir ibadet olduğunun unutulmaması da son derece önemlidir.
Maddi imkanı yetersiz olan birinin kredi çekerek, borç alarak, bütçesini zorlayacak takside girerek kurban alıp kesmesi doğru değildir.
Kurban Allah’ın rızasını kazanmak için kesilmelidir.
Komşularım, akrabalarım, tanıdıklarım görsün diye kurban kesen insan sadece kendisini aldatmış olur.
Kurban ibadetini yaparken gösterişten kaçınmalıyız.

Kurbandaki paylaşım denize düşen su damlası gibi halka halka yayılmalıdır:
Yani önce akraba, komşu, arkadaş ve tanıdıklar gözetilmelidir.
Kendi yakın çevresinde ihtiyaç sahibi insanlar varken, kurbanı yurtdışına bağışlamak, bu ibadeti amacından uzaklaştırır.

Yaklaşık 30 milyon insanın açlık sınırının altında maaş aldığı, icra müdürlüklerindeki dosya sayısının 24 milyonu aştığı, enflasyonun, devalüasyonun rekor üstüne rekor kırdığı, ekmeğe ulaşımın bile güçleştiği ülkemizde, neredeyse her sokakta, her apartmanda ihtiyaç sahibi birileri vardır.
Kurbanı daha ucuza getirmek için, bazı kurum veya kişilere şirin görünmek niyetiyle, yurtiçinde veya yurtdışında kesim yapan vakıf ve derneklere vekalet vermek ibadet değil, sosyal bir aktivite olur.

Üzülerek belirtmeliyim ki, kurban ibadeti ile ilgili yıllardan beri süregelen bir suiistimal ve denetimsizlik vardır.
Türkiye’de şu anda ortalama büyüklükteki küçükbaş bir kurbanlık 18 - 20 bin lira!
Kızılay’ın yurtdışına 5 bin 250 liraya vekalet kabul ettiği kurban için bazı vakıflar 3 bin liraya, bazıları 2 bin liraya, hatta 1.550 lira, evet yanlış okumadınız “bin beş yüz elli lira”ya kadar vekalet kabul ediyor.
Haliyle bu vakıflarla ilgili kafamızda soru işaretleri oluşmaktadır.

Şimdi diyelim ki, bu vakıfların hepsi doğru çalışıyor, gerçekten bu fiyatlara kurban bulup kesiyorlar o zaman bizim ilgili Bakanlıklarımız neden görevini yapmıyor.
Ne görevi diye sorarsanız…

Hemen izah edeyim:
Kasaptan 50 liraya aldığımız kıyma dört yılda gelen zamlarla 650 liraya yükselmiştir.

Yurt dışında bir yerlerde gerçekten, bin liraya, iki bin liraya, üç bin liraya, beş bin liraya kurbanlık varsa ilgili bakanlıklar neden bu hayvanları ithal ederek hem hayvancılık sektörümüze taze kan pompalamalı, hem de et fiyatlarını ulaşılabilir bir seviyeye çekmelidir.
Eğer diğer ülkelerde bu fiyatlara kurbanlık yoksa o zaman da vekâlet kabul eden vakıf ve dernekler hakkında yasal işlem yapılmalıdır.
Denetim mekanizması muntazam çalışmalı, inançların suiistimal edilmesine izin verilmemeli ve insanımızın sadece kurban bayramında değil yılın her gününde et yiyebilmesi sağlanmalıdır.

Bu duygu ve düşüncelerle, milli birlik ve beraberliğimizi pekiştirecek, küsleri barıştıracak, hastaları iyileştirecek, yanlışta olanları doğru yola sevk edecek, kazasız, belasız bir bayram geçirmemizi diliyorum.
…ve son olarak diyorum ki,
Lütfen dikkat edelim, kurbanımızı gösterişe, şatafata, reklama, cimriliğe kurban etmeyelim!