Ülkücü Hareketin 42 yıllık resmi tarihi boyunca kullandığı bütün sloganlar zaman içerisinde başlarına gelen olayların etkisiyle ortaya çıkmıştır. Bir başka deyişle ülkücü harekette kullanılan her sloganın tecrübelerle sabit bir temeli vardır. “Ülkücü Hareket Engellenemez” sloganı da bunlardan biridir.
Cennet Mekan Başbuğ Alparslan Türkeş’in Hindistan sürgününden döndükten sonra Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisinde görev aldığı günden itibaren ülkücülerin peşine düşen küresel emperyalist çeteler ve onların yurt içindeki maşaları her dönem ülkücülerin başına yeni çoraplar örmek amacıyla çalışmalarını sürdürmüşlerdi. Yine Ülkücü Hareket Engellenememiştir!
1970’li yıllarda ülke genelinde hızla teşkilatlanarak güçlenen ülkücülerin arasına nifak tohumları serpiştirmek amacıyla ülkücü teşkilatlara sızan ajanların teşkilat içinde yaptıkları bütün çalışmalara rağmen itibar görmedikleri ve bir müddet sonra deşifre edildikleri görülmüştür. Yine Ülkücü Hareket Engellenememiştir!
1977 seçimlerinde MHP’in oy oranındaki yükseliş şer odaklarında paniğe neden olmuş ve verdikleri desteklerle komünistleri, bölücüleri iyice azdırıp ülkücülerin üzerine saldırtmışlardır. Bölücülerin ve komünistlerin saldırıları aralıksız saldırıları binlerce ülkücünün şahadetine sebep olmuş, kendini savunmak zorunda kalan yine binlerce ülkücünün ise cezaevlerine girmesine veyahut yurtdışına çıkmasına yani teşkilatın yer yer dağılmasına sebebiyet vermiştir. Yine Ülkücü Hareket Engellenememiştir!
1980 senesine gelindiğinde kolluk kuvvetlerinin görevlerini üstlenerek vatan savunmasında bulunan ülkücüler sayesinde Türkiye “Demirperde Ülkesi” olmaktan kurtulmuş fakat, caddeler, sokaklar, mahalleler ve hatta ilçeler, şehirler kurtarılmış bölgelere bölünmüş; asayiş, dirlik, düzen kalmamış, vatandaşın can ve mal güvenliği ortadan kalkmış, kelimenin tam manasıyla ülkemiz bir ateş çemberine dönmüştür. Yine Ülkücü Hareket Engellenememiştir!
Sadece Urfa’da 3 Mayıs 1977 ile 2 Eylül 1980 tarihleri arasında, Mahmut Bedir, Turgay Yetkin, Fehmi Kasanoğlu, Mehmet Ali KURDOĞLU, İsa Abacı, Mehmet Akyüz, Mustafa Mağat, Mehmet Yaşar Mağat, Ali Durmuş, Cumali Çavuşoğlu, Mehmet Koyuncu, Ahmet Sağlam, Ahmet Çelik, Mehmet Şeyhanlıoğlu, Şükrü Öztürk, Suphi Almas, Hüseyin Süzen, Haydar Süzen, Mahmut Kılçık, Şükrü Deşik, Müslüm Bingöl, Ejder Çılgın, Ali Belgen, Mehmet Alpay, Filo Deniz, İbrahim Bayoğlu, Şener Şahin, Ali Ulvi Ağıç, Osman Kalıp, Arslan Baysal, Mahmut Baysal, Mehmet Baysal, Kemal Bayık, Mehmet Deniz Bayık gibi teşkilat mensupları ile kırsalda o dönemin apocularına karşı kahramanca mücadele eden bir çok vatandaşımız şahadet şerbetini içmişlerdir. Yine Ülkücü Hareket Engellenememiştir!
İşte böyle bir ortamda, 12 Eylül gecesi sabaha karşı, ABD’nin bizim çocuklar diye nitelendirdiği, üzerlerindeki üniforma ile şeref bulmuş 5 kafadar ülke idaresine el koydular. Bu olaydan sonra, her şey bitti denilirken, birer birer gözaltına alınan ülkücüler, önce kafes, ardından Filistin askısı, çelik dolap, elektrik seansları, falaka ve insan iradesini zorlayacak çeşitli işkencelerle karşılaşınca bu işte bir yanlışlık olduğunu anlayarak, cezaevlerinde teşkilatlanmaya gittiler, bu teşkilatlanmalar işkence seanslarını sıklaştırdı, sürgünlerin sayısı arttı. Ama ülkücüler yılmadılar, cezaevlerinin adını değiştirip “Yusufiye” dediler. Yusufiyede hafızlık yarışmaları, şiir yarışmaları düzenlediler, dergiler, kitaplar yayınladılar. Sanki dışarıdakiler değil de içeridekiler teşkilatın lokomotifi olmuştu. Yine Ülkücü Hareket Engellenememişti!
Tek korkusu ülkücüler olan emperyalist çeteler yine boş durmadılar, içeriye bir tek çizgisiz kağıt bile sokmanın zor olduğu askeri cezaevlerine beyin yıkamak amacıyla kolilerle, balyalarla kitaplar soktular, pilot bölge olarak seçtikleri koğuşlara televizyonlar, yiyecekler nakit paralar yolladılar, ama nafile ülkücü davasından döner mi? Tabi ki birkaç kişi dışında kimsenin beynini yıkamaya muvaffak olamadılar. Yine Ülkücü Hareket Engellenememiştir!
Ama bu arada, Hüseyin Kurumahmutoğlu, Ferhat Tüysüz, Yunus Uzun, Velican Oduncu, Aydın Demirkol gibi ülkü devleri işkence tezgahlarından Yaradan’a kavuşurken, cuntacı zalimlerin baskısı neticesinde, Mustafa Pehlivanoğlu, Ali Bülent Orkan, Halil Esendağ, Selçuk Duracık, Cengiz Baktemur, Fikri Arıkan, Ahmet Kerse, Cevdet Karakaş ve İsmet Şahin isimli ülkü devleri de şehitlik mertebesine darağaçlarından ulaştılar. Yine de Ülkücü Hareket Engellenememişti!
1984’ün sonunda Başbuğ Türkeş’in 4,5 yıllık esaretin ardından tahliye olmasıyla birlikte çalışmalar yeni bir hız kazanmış ve 1991’de ülkücüler 19 milletvekili ile meclise girmişlerdi, sadece 1 milletvekili transferiyle TBMM’nde grup kurma şansı yakalamışlardı ama emperyalist çetelerin gayretleriyle 1992 yılında 6 milletvekili MÇP’den istifa ederek ayrı bir siyasi parti kurdular. Hevesimiz yine kursağımızda kalmıştı. Yine de Ülkücü Hareket Engellenememiştir!
İlerleyen yaşına rağmen son güne kadar koca bir çınar misali ayakta kalan Başbuğ Türkeş’in 4 Nisan 1997’de ebediyete intikaline kadar yaptığı çalışmalar 1999 seçimlerinde meyvesini vermişti, ülkücü hareket üçlü koalisyonun ortağı olarak 57. Hükümette yer almıştı. Yer aldı almasına da, bütün dünyayı kendi köyleri zanneden ve yönetmeye kalkan çeteler yine ellerindeki medya gücünü kullanarak ekonomik ve siyasi yönden ülkücülere saldırılar başlattılar. Hele bir de BOP’un gereği olarak ABD’nin Irak’ı işgal etmesi gündeme gelince, içinde MHP’nin yer aldığı bir hükümet bu işgale ve katliama müsaade etmeyeceği için 57. Hükümeti devirme senaryoları yazmaya başladılar. Sonunda 2002’de seçim kararı alındı ve MHP baraj altında kalarak meclise giremedi, ama Ülkücü Hareket Engellenemezdi!
Yaklaşık 9 yıldır, türlü oyunlar ve entrikalar sonucu ele geçirilerek tekelleşen medyanın göz boyamasıyla ayakta durabilen hükümet, gerçek yüzünün ortaya çıkmasıyla birlikte artık kan kaybetmeye başlamıştır. Yapılan ciddi kamuoyu araştırmalarında AKP’nin oy oranındaki düşüş ve buna paralel olarak MHP’deki yükseliş yeni saldırıları da beraberinde getirmiştir. Teknolojinin imkanlarını kahpelikteki ustalıklarıyla birleştiren karanlık yüzlü adamlar, dört bir taraftan ülkücülere saldırmaya ve MHP’yi baraj altında bırakmak için uğraş vermeye başlamışlardır. Hiçbir saldırı Ülkücü Hareketi Engelleyemeyecektir!
MHP’siz meclis kurarak, anayasayı değiştirmeyi hayal edenler, aslında ülkücülerin bu ülke için vazgeçilmez olduklarını idrak edemeyen biçarelerdir. Ülkücülük eğitimlerini tamamlayamamış olmalarına rağmen kendilerini çevrelerine ülkücü olarak takdim eden, bir takım iki yüzlü zevatları kullanmak suretiyle ülkücü harekete saldıranlar, görsel ve yazılı yayın organlarında bu ülkücülükten nasiplenememiş, satılık karakterlere yer vererek kendi çamurlarını ülkücülerin üzerine sıçratma gayretleri boşa çıkacak ve MHP şu an olduğundan daha güçlü bir şekilde TBMM’inde yerini alarak ülkemizin ve milletimizin menfaatlerini canı pahasına savunacaktır. Yapılacak hiçbir kahpe saldırı ülkücü hareketi engelleyemeyecektir, çünkü artık herkesin bildiği bir gerçektir ki; “Ülkücü Hareket Engellenemez!”