Çalışma hayatının tarihi, insanlık tarihi kadar eskidir. Ancak paranın icadından sonra ücretli çalışma başlamıştır.
Medeniyet arttıkça, kapitalizm köklendikçe, sömürü düzeni semirdikçe insan emeği ucuzlamıştır.
Çalışana ödenecek en düşük ücret olarak “asgari ücret” ilk defa 1884 yılında Yeni Zelanda’da kabul edildi. Ardından Avusturalya ve İngiltere en alt sınır olarak bir asgari ücret belirledi.
Türkiye’de asgari ücret 1936 yılında İş Kanununa girmiş olsa da 1951 yılında uygulamaya geçilebilmiştir. Mahalli komisyonlar tarafından belirlenen asgari ücret 1967’den itibaren asgari ücret tespit komisyonunca belirlenmeye başlamıştır.
İlgili bakanlıkların bürokratları, üniversitelerden öğretim üyeleri, işçi sendikası temsilcileri ve bağımsızlardan 15 üye ve bir gözlemciden meydana gelen bu komisyon her yıl asgari ücreti belirler.
Buraya kadar sorun yok…
Teoride herşey çok güzel, ancak iş pratiğe gelince sorunlar da başlıyor…
Normal şartlarda asgari ücret bir işçi için başlangıç ücreti olmalıdır.
İşçi kendisini geliştirdikçe alacağı ücrette artmalıdır.
Asgari ücret her zaman en yüksek devlet memuru maaşının en az yarısı kadar olmalıdır.
Asgari ücret mutlaka açlık sınırının üzerinde olmalıdır.
Ülkemizde yaklaşık 12 milyon işçi asgari ücretle çalışıyor, her birinin eşi ve iki çocuğu olduğunu varsayarsak yaklaşık 50 milyon insan yarı aç yarı tok yaşam savaşı veriyor.
Özellikle büyükşehirlerde asgari ücret ortalama ev kirasının bile altındadır.
Yani asgari ücretli işçimiz bırakın geçinmeyi, ev kirasını bile ödeyememektedir.
Asgari ücretli için memleket ziyareti, tatil, sinema, tiyatro, giyim kuşam, eğlence, düğün, balo, hediyeleşme, spor salonu, dışarıda yemek hatta meyve bile ulaşılmaz hale gelmiştir.
Asgari ücretli işçi, insan hakları evrensel beyannamesinin çok uzağında bir yaşam sürmektedir.
Ayrıca küçük ve orta ölçekli işletmelerin birçoğu çalışanlarına ödedikleri ücreti, asgari ücretin de altına çekmek için kırk takla atmaktadır.
Mesela işçisini günlük yevmiye ile çalıştırmak süretiyle hem hafta sonu ücretlerini çalan, hem de SGK girişlerini yaptırmadan kaçak çalıştıran haramzade patronlar var.
Hafta sonu çalışmadığı için ücret alamayan, yıllık izin, servis, yemek ücreti, koruyucu malzeme gibi hakları gasp edilen birçok işçi işsiz kalma korkusu yüzünden sesini çıkaramamaktadır.
İş müfettişleri tebdil-i kıyafetle bu işletmelerin içine girerek, diğer haramzadelere ibret olacak cezalar kesmelidir.
Bu arada asgari ücretin üçte ikisi oranında emekli maaşı alan milyonlarca emeklimiz var ki, onların durumu çok daha zordur. Madem asgari ücret en düşük maaş ise hiçbir emeklinin maaşı asgari ücretin altında olmamalıdır.
Asgari ücret tespit komisyonu lağvedilmelidir.
Türk milletinin vekili TBMM’deki milletvekilleridir. Milletvekilleri kendi maaş artışlarını nasıl belirliyorsa, asgari ücret artışını da aynı yöntemle yani TBMM’de yapılacak açık oylama ile belirlenmelidir.
Belirlenmelidir ki, Türk milleti hangi milletvekilinin kendisini ne ölçüde temsil ettiğini görebilsin…
2026 yılı için insanca yaşamaya yetecek bir asgari ücret belirlenmesi dileklerimle…