Yüreğim yangın yerine dönmüş…
Sadece benim mi?
Vicdanı kara, kanı bozuk, kalbi katı olmayan herkesin yüreği yangın yerine dönmüş…
Evladını, eşini, kardeşini kaybetmiş olmanın verdiği acıyla gözyaşı döken insanları görüp de yüreği yanmayan var mı?
Yapılan cenaze törenlerinde, babasının artık geri gelmeyeceğinden habersiz bir şekilde asker selamı veren yavruları görüp de boğazı düğümlenmeyen, hıçkırıklarla ağlamayan, teröre ve terörün hamilerine lanet okumayan, kin kusmayan var mı?
Evet… Sanırım var; çünkü eskiden bir güvenlik mensubumuz şehit düşse anında televizyonlarımız yayınlarını keser ve olayı son dakika haberi olarak verirlerdi… O akşam televizyon kanallarındaki bütün eğlence programları iptal edilirdi… O günün ana haber bültenin başlıca konusu şehidimiz olurdu…
Zamanla şehit haberleri sıradan üçüncü sayfa haberi muamelesi görmeye başladı. Her şehidin ardından eline aldığı şanlı Türk bayrağı ile meydanlara inerek tepkisini gösteren insanların milli duygularını törpülemeye başladılar… Önce ılımlı İslam diye bir şey çıkardılar. Sonra dinler arası diyalog… Bu sayede Türk insanının sahip olduğu milli iradeyi elinden alarak, ortaya tepkisiz bir toplum çıkmasını sağladılar… Sonunda şehit cenazesine sahip çıkanları provokatörlükle suçlayacak kadar alçalan insanlar bile oldu.
İsrail Mavi Marmara gemimizi vurduğunda yaptığı açıklamalarla Türkiye’yi suçlayan ve okyanus ötesindeki çiftliğinden Türkiye’yi yönetmeye çalışan malum kişinin Türkiye’deki yamağı devletin Kandil Dağı’na operasyon yapmasını doğru bulmadığını söyleyebiliyor ve bu saçmalıkların yer aldığı gazete halen 1 milyonun üzerinde satıyorsa artık söyleyecek bir şey bulamıyorum…
2002 yılında iktidara geldiğinde, terör eylemleri sıfıra inmiş bir Türkiye’yi teslim alan AKP kadroları çıkardıkları aflar ve verdikleri tavizlerle teröristleri cesaretlendirmiştir. Cezaevinde yatan binlerce terörist serbest bırakılmış, İmralı’daki terörist başının yaşam şartları iyileştirilmiş, Irak’tan gelen teröristlere kahramanlar gibi karşılama töreni düzenlenmiş, alelacele mahkeme salonuna dönüştürülen bir ilköğretim okulunun dersliğindeki Türk bayrağı ve Atatürk posteri tahrik sebebi olmasın diye indirilerek sözde yargılama yapılmış ve serbest bırakılmışlardır.
Ardından bu teröristler bütün ülkeyi baştan sona gezerek, örgüt propagandası yapmışlardır. Örgütün siyasi uzantısı olan partinin yöneticileri Türk milletine ve devletine her türlü hakareti yaptıkları, tehdit ettikleri halde bunlara herhangi bir yaptırım uygulanmamıştır. Yolsuzluklarından veya diğer adli suçlarından dolayı cezaevine girme korkusu yaşayan vekiller yüzünden dokunulmazlıklar kaldırılamamış ve terörist olduğu ispatlı, belgeli, fotoğraflı (!) olan vekiller kulaklarından tutulup da cezaevine tıkılamamıştır.
Kan emici ABD’nin Büyük Ortadoğu Proje (BOP) uğruna gerçekleştirdiği Irak işgal ve katliamına her türlü desteği veren ülkesine en büyük hainliği yapan ardından da emperyalistler tarafından makamla ödüllendirilen çapulcu ve yağmacı iki aşiret lideri, terör operasyonlarımızın devam ettiği bir dönemde “ülkemin bir kedisini bile size vermem” diyerek bize postasını koymuştur. Ardından bu çakallar Ankara’da kırmızı halılarla karşılanmış… Başbakanlık hatta Cumhurbaşkanlığı makamlarında ağırlanmıştır. Ayrıca bu kanı bozuklar, bayram namazını Kerkük’te kılmak isteyen MHP Lideri Dr.Devlet BAHÇELİ’ye pasaportuna “kürdistan” mührü vurma şartıyla vize vermeyi teklif etmişler. İleri görüşlü, bilge lider bu durumun vatana ihanet ile eşdeğer olduğunu görmüş ve ziyaretini iptal etmiştir. Talabani ile Barzani’ye ağabeyim, kardeşim diye hitap eden bizimkiler (!) ise bu durum hakkında tek laf etmemişlerdir.
AKP Hükümetinin terör örgütüyle yaptığı görüşmeler, Irak ve Suriye olaylarında izlenen hatalı dış politikalar ve terörle mücadele etmek yerine sürekli müzakere etmenin yollarını aramaları sonucu güçlenen ve cesaretlenen örgüt saldırılarını arttırmıştır. Artık Kaymakamlar kaçırılmaya, Savcılara, hakimlere pusular kurulmaya, yollar kesilip araçlar yakılmaya, karayollarımıza mayınlar döşenmeye kısacası halk korku ile sindirilip evlerine hapsedilmeye çalışılmaktadır.
Pekiyi bütün bu hain planlar yapılırken ve kahpece uygulanırken ülke gündemi terör olayları ile sarsılırken istihbarat birimlerimiz de bu olayları bizlerle birlikte televizyonlardan mı öğreniyorlar? Kuşçubaşı Eşref beyden bu yana devam eden Teşkilatı Mahsusa sadece Türkiye’den değil bütün dünya ülkelerinden topladığı istihbarat bilgilerini ülkemize aktarmakta iken, AKP döneminde yeniden yapılandırılan ve güçlendirildiği özellikle belirtilen çeşitli isimler altında faaliyet gösteren istihbarat birimlerimiz neden daha verimli olamıyor? Sadece belli konular veya ülkeler üzerinde yoğunlaştıklarından mı iç istihbarat noktasında sıkıntı yaşanıyor?
Yukarıda sıraladığımız bütün bu sebeplerden sonra artan terör olaylarının sorumlusu olarak AKP’yi göstermek sanırım yanlış olmaz. Zira hükümeti oluşturan parti AKP olduğundan haliyle bu işin sorumlusu da AKP’dir. Geçtiğimiz hafta Bingöl - Erzurum karayolunda teröristlerce düzenlenen mayınlı saldırıda şehit olan polisin Trabzon'daki cenaze töreninde elinde Türk bayrağıyla; "Bu teröre ne zaman dur denecek, bu ülkeyi ne hale getirdiniz" ve "Siz aldınız, dağdan indirdiniz bunları... Otobüsle getirdiniz, karşıladınız. Bu teröre ne zaman dur denecek, bu ülkeyi ne hale getirdiniz"diyerek tepkisini dile getirdiği için linç edilmeye çalışılan Nurten hanıma saldıranların şehit yakını olduklarına asla inanmıyorum. Onların tepkisiz toplum için çaba gösteren insanlar olduğunu düşünüyorum.
Ve diyorum ki; Nurten hanım haklıdır. Verilen tavizler… Açılım projeleri… Gereksiz aflar durumu bu noktaya getirmiştir. Ey derin güçler, ey bu devranın böyle devam edeceğini sanan zavallılar isterseniz beni de linç edin, ama bilin ki bu devran böyle gitmez...
Bütün şehitlerimiz ruhu şad, mekanı cennet olsun… Kanları yerde kalmasın… İntikamları alınsın ki; bizlere şefaatçı olsunlar! Huzurlu Türkiye dileklerimle…