Siyasi ve Askeri Bir Deha
“Bedenimin babası Ali Rıza Efendi, hislerimin babası Namık Kemal, fikirlerimin babası ise Ziya Gökalp’tir” diyerek katıksız bir Türkçü olduğunu gururla ilan eden yüzyılın yetiştirdiği en büyük siyasi ve askeri deha olan Gazi Başbuğ Mustafa Kemal ATATÜRK, askeri üniformayı giydiği günden itibaren gözünü savaşların içinde açmıştır.
31 Mart Vakası (13 Nisan 1909), Arnavutluk İsyanı (15 Ocak 1911), Trablusgarp Savaşı (29 Eylül 1911): Trablusgarp Savaşı, Tobruk Muharebesi, İkinci Balkan Savaşı (1912- 1913), Çanakkale Savaşı (18 Mart 1915), Doğu (Kafkas) Cephesi (1916-1917), Suriye-Filistin Cephesi (1917-1918), Sakarya Savaşı (20 Ekim 1921), Büyük Taarruz (4 Mart 1922), Kurtuluş Savaşı (1919-1923) cephelerinde savaşarak zafer kazanmıştır.
Bir taraftan cephede düşmanı tepelerken, taraftan da yurdun çeşitli bölgelerindeki satılmış aşiret reislerinin, şeyh geçinen şarlatanların, kürdistan hayali gören eceline susamışların çıkardığı: Bedirhaniler ve Halil Rema isyanı (1912-Mardin), Şeyh Selim Şehabettin ve Ali isyanı (1912- Bitlis), Koşgari isyanı (1920- Koşgiri), Nasturi isyanı (1924- Hakkari), Jilyan isyanı (1926- Siirt), Şeyh Sait isyanı (1925- Bingöl-Muş-Diyarbakır), Seit Taha ve Seit Abdullah isyanı (1925-Şemdinli), Reşkotan ve Reman isyanı (1925- Diyarbakır), Eruh’lu Yakup Ağa ve oğulları (1926-Pervani), Güyan isyanı (1926-Siirt), Haco isyanı (1926- Nusaybin), I. Ağrı isyanı (1926), Koçuşağı isyanı (1926- Silvan), Hakkari- Beytüşşebab isyanı (1926), Mutki isyanı (1927- Bitlis), II. Ağrı isyanı, Biçar harekatı (1927- Silvan), Zilanlı Resul Ağa isyanı (1929- Eruh), Zeylan isyanı (1930- Van), Tutaklı Ali Can isyanı (1930- Tutak-Bulanık-Hınıs), Oramar isyanı (1930- Van), III. Ağrı harekatı (1930), Buban aşireti isyanı (1934- Bitlis), Abdurrahman isyanı (1935-Siirt), Abdulkuddüs isyanı (1935-Siirt), Sason isyanı (1935-Siirt), Dersim isyanını (1937-Tunceli) da bastırarak isyancıları gerektiği şekilde cezalandırmıştır. Bu isyanlara yardım ve yataklık eden diğer aşiret reislerini de sürgün ederek teczi etmiştir.
Bütün hayatı cephede, karargahda, operasyonda ve harekatlarda geçtiği halde asıl savaşın ekonomi alanında verilmesi gerektiğini iyi bilen büyük önder 17 Şubat 1923’de topladığı İzmir İktisat Kongresi açılışında yaptığı konuşmada: “Yeni Türkiyemizi layık olduğumuz düzeye eriştirebilmemiz için mutlaka ekonomimize birinci derecede önem vermek zorundayız. Siyasi, askeri zaferler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar ekonomik zaferlerle taçlandırılmamışlarsa, meydana gelen zaferler devamlı olamaz.” diyerek başlattığı ekonomi hamlesiyle bütün yokluğa ve yoksulluğa inat:
1924 yılından başlayarak Ankara Fişek Fabrikası, Gölcük Tersanesi, Şakir Zümre Fabrikası, Eskişehir Hava Tamirhanesi, Alpullu Şeker Fabrikası, Uşak Şeker Fabrikası, Kırıkkale Mühimmat Fabrikası, Bünyan Dokuma Fabrikası, Eskişehir Kiremit Fabrikası, Kırıkkale Elektrik Santrali ve Çelik Fabrikası, Ankara Çimento Fabrikası, Ankara Havagazı Fabrikası, İstanbul Otomobil Montaj Fabrikası, Kayaş Kapsül Fabrikası, Nuri Killigil Tabanca Havan ve Mühimmat Fabrikası, Kırıkkale Elektrik Santrali ve Çelik Fabrikası, Eskişehir Şeker Fabrikası, Turhal Şeker Fabrikaları, Konya Ereğli Bez Fabrikası, Bakırköy Bez Fabrikası, Bursa Süt Fabrikası, İzmit Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası, Zonguldak Antrasit Fabrikası, Zonguldak Kömür Yıkama Fabrikası, Keçiborlu Kükürt Fabrikası, Isparta Gülyağı Fabrikası, Ankara, Konya, Eskişehir ve Sivas Buğday Siloları, Paşabahçe Şişe Cam Fabrikası, Kayseri Bez Fabrikası, Nazilli Basma Fabrikası, Bursa Merinos Fabrikası, Gemlik Suni İpek Fabrikası, Keçiborlu Kükürt Fabrikası, Ankara Çubuk Barajı, Zonguldak Taş Kömür Fabrikası, Barut, Tüfek ve Top Fabrikası, Nuri Demirağ Uçak Fabrikası (1936- ilk Türk uçağı NUD-36 üretildi), Malatya Sigara Fabrikası, Bitlis Sigara Fabrikası, Malatya Bez Fabrikası, İzmit Kağıt ve Karton Fabrikası, Karabük Demir Çelik Fabrikası, Divriği Demir Ocakları, İzmir Klor Fabrikası ve 1938’de Sivas Çimento Fabrikası ile tamamı istihdama ve üretime dayalı fabrikaları kurarak ekonomide Türk milletine çağ atlatmıştır.
Nitekim Atatürk vefat ettiğinde 1 dolar 1 lira 60 kuruşa (eski para ile) denkti, bugün 1 dolar 9 milyon 750 bin liraya (eski para ile) denk geliyorsa, bu demektir ki, Atatürk’ün vefatından bu yana paramız dolar karşısında yaklaşık 9 milyon kere değer kaybetmiştir.
Ekonominin yanı sıra sosyal ve kültürel hayata verdiği önemin göstergesi olarak da:
Anadolu Ajansı, Çocuk Esirgeme Kurumu, Uluslararası İzmir Fuarı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Orman Çiftliği, Ankara Hukuk Fakültesi, Anadolu Sigorta, Devlet İstatistik Enstitüsü, Devlet Demiryolları ve Limanlar Genel Müdürlüğü, Merkez Hıfzıssıhha Enstitüsü, Türk Tarih Kurumu, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Türk Dil Kurumu, Çocuk Esirgeme Kurumu, Yüksek Ziraat Enstitüsü, Devlet Havayolları, Sümerbank, Etibank, Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Elektrik İşleri Etüd İdaresi, Türkiye Şeker Fabrikaları, Merinos Fabrikası gibi kurum ve kuruluşları kurarak Türk milletinin hizmetine sunmuştur.
1938 yılına gelindiğinde sağlığının iyice bozulduğunu farkedince: “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” diyerek, 5 Eylül günü Çankaya Köşkü Genel Sekreteri Hasan Rıza SOYAK’ı huzuruna çağırtarak adına kayıtlı olan mal varlığının tespit edilmesi emrini verdi.
Başbuğ Atatürk, bütün görev süresince yurtdışına hiç çıkmamıştır. Yurt içi gezilerinde Türk milletinin kendisine olan minnet duygularının ifadesi olarak hediye ettiği meyve bahçesi, tarla, üzüm bağı, konak, han, zeytinlik, fırın, fabrika, hamam, lokanta, eğlence tesisi, otel, değirmen, zirai işletme, üretim çiftliği, büyük ve küçükbaş hayvanlar, traktör, biçerdöver, kamyon, otobüs, tekne vb. binlerce parça taşınır ve taşınmaz mal varlığının tamamını (mirasçılarına hiç bir şey kalmayacak şekilde) çeşitli kurum ve kuruluşlara paylaştırdıktan sonra kalan kısmını da hazineye bağışlamıştır.
Sadece kızkardeşi Makbule hanıma yaşadığı sürece (vefatı halinde hazineye intikal etmesi şartıyla) bir ev ve bin lira maaş ödenmesini ayrıca manevi evlatları olan Afet, Sabiha Gökçen, Ülkü, Rukiye ve Nebile’ye de cep harçlığı veya burs niteliğinde bir ödeme yapılmasını vasiyet etmiştir.
İşte yukarıda anlattığımız meziyetleri sahip olan Atatürk bütün istilacılar, işgalciler, haramzadeler, hırsızlar ve din tacirlerinin önünde çelikten bir bent olduğu için, aşılmaz bir kale olduğu için vatan toprağımızda gözü olan, devlet hazinemize göz diken, dini ve manevi değerlerimizi istismar eden ne kadar hain ve gafil varsa hepsi Atatürk’e düşmandır.
Cesur, kararlı ve gözü pek bir asker olduğu kadar adaletli, hoşgörülü, kültürlü, bilgili bir devlet adamı olan Gazi Başbuğ Mustafa Kemal ATATÜRK’ün ebediyete intikalinin 83. yıldönümünde bizlere bıraktığı manevi mirası olan biricik devletimize ve aziz milletimize sahip çıkacağımıza, bunun için her türlü fedakarlığı yapacağımıza bir kez daha söz veriyoruz.
Türk milletine vasiyet niteliğinde kaleme aldığın Gençliğe Hitaben namluya sürülmüş bir mermi gibi tarafımızca muhafaza edilmektedir. Milletimizi ve yurdumuzu tehlikede gördüğümüz an namludaki bu mermi devletimize düşman olanların kafasında patlayacaktır. Sen rahat uyu, Allah (CC) rahmetinden mahrum etmesin, ruhun şad, mekanın cennet, komşun Hz. Muhammed (SAV) olsun.
Bizlere bir ATATÜRK Lazım bu zamanda