Cezaevlerinde yatan veya dağlarda gezen teröristlere af çıkacağı yönündeki açıklamalar gelmeye devam ettiği sürece bizim de terör ve milli bütünlüğümüzden başka bir konu yazamayacağımız aşikardır.
İçişleri Bakanının açıkladığı resmi rakamlara göre, terör olaylarına son 10 yıllık AKP iktidarı döneminde 914 şehit vermişiz. Bu terör saldırılarının ardı arkası da kesilmiyor. Sürekli olarak devam ediyor. Bugün yeni şehitler olmayacağı garantisini kimse veremiyor.
AKP Hükümeti bölgede süper güç olduğumuz masallarını anlatmaya devam ededursun, biz terör örgütünün elinde aylardan hatta yıllardan beri rehin tutulan vatandaşlarımızı kurtaramıyoruz. Kurtaramıyoruz ve bu rehinelerin teröristlerle yapılan müzakerelerde pazarlık konusu olmasına razı oluyoruz.
30 yıldan beri milletimizin huzurunu kaçıran, ülkemizin bölünmez bütünlüğünü tehdit eden, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizin gelişmesine engel olan, bilgiye, ilime, fenne, modern çağa kin kusan, kürdü kürtlüğünden utandıran, bölge insanını canından bezdiren terör örgütü PKK’nın eli kanlı, gözü dönmüş mensuplarının silahları ile birlikte yurtdışına çıkışlarına yardımcı olunacağı yönünde açıklamalar yapılırken, devlete karşı işlenen suçlara da af getirilebileceği söylenmektedir.
Devlete karşı işlenen suç ne demek efendim?
Devlet nedir?
Devlet millet demektir, dolayısıyla devlete işlenen suç millete karşı işlenmiştir.
Yani, devlete karşı işlenen suç bana karşı, size karşı, 75 milyonluk Türk milletine karşı işlenmiştir.
Pekiyi o zaman 75 milyon insana karşı işlenen suçu, 30 bin şehidin katilini, sönen onbinlerce ocağın hesabını kim ne hakla affedebilir?
İmralı’daki teröristbaşının istekleri doğrultusunda, vatandaşa yapılan illüzyon ile kabul ettirilen bu af sonucu cezaevinde yatan teröristlerin serbest bırakılması ve dağlarımızda gezen silahlı teröristlerin silahları ile birlikte ülkemizi terk etmelerinin sağlanması sonrasında yapılabilecek yeni kahpe saldırılara çanak tutan siyasilerimiz de devlete karşı suç işlemiş olmayacaklar mı?
Bu siyasilerimizi Türk milleti af edecek mi?
Bunlar nasıl ve hangi yüzle af dileyecekler?
……………………………………
……………………………………
……………………………………
Açlık sınırının 985,00 TL.
Yoksulluk sınırının 3.208,00 TL.
Asgari ücreti ücretli işçi sayısının 8 milyon olduğu ülkemizde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı makamında oturan Sayın Çelik; “Ekmeğin ve peynirin fiyatının belli olduğunu, asgari ücretle geçim sağlanabileceğini” söyleyerek yüzyılın gafına imza atmıştır.
Sayın Bakanın olaylara iyi bakamadığının veya sayıları 8 milyonu bulan asgari ücretli ile alay ettiğinin açık göstergesidir.
Bir aylık geçim bedeli olarak 774,00 TL.’nin reva görüldüğü asgari ücret mahkumları hükümet ile hesaplaşmak için seçim sandığının önlerine gelmesini sabırsızlıkla beklemektedirler.
Bunun yanı sıra; 79 İl Özel İdaresi İşyeri: 21 bin 931, Milli Savunma Bakanlığı 18 bin 226, Milli Eğitim müdürlükleri: 15 bin 600, TCDD ve bağlı ortaklıkları: 12 bin 500, Türkiye Şeker Fabrikaları: 12 bin 260, Devlet Su İşleri: 11 bin 591, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı: 11 bin 219, Türkiye Taş Kömürü (TTK): 10 bin 43, Karayolları Genel Müdürlüğü: 9 bin 683, EÜAŞ: 6 bin 111, TKİ Genel Müdürlüğü: 4 bin 887, TPAO: 3 bin 921, TEİAŞ: 3 bin 455, MKEK: 3 bin 370, TÜBİTAK: 3 bin ve Sağlık Bakanlığı: 3 bin olmak üzere toplam 197 bin kamu işçisinin toplu iş sözleşmesi 31 Aralık 2012 tarihinde sona ermesine rağmen aradan geçen 73 günden beri AKP hükümeti cephesinden müspet bir adım atılmamıştır.
Gerek asgari ücretli, gerek açlık sınırı altında, gerekse yoksulluk sınırı altında yaşayan aileleriyle birlikte ülke nüfusunun yaklaşık yarısını teşkil eden kamu ve özel sektör işçileri maaş, özlük ve diğer sosyal haklarında iyileştirme yapılmasını beklemektedirler.
İşçiler bugün için sadece iyi niyetle beklemekte ama yarın beklemekten de fazlasını yapabileceklerdir. Çünkü üretimden gelen güçlerini kullanmaları halinde ülkede hayat durma noktasına gelecektir. AKP Hükümeti çok geç olmadan iş işten geçmeden bu konuya eğilmelidir.
Teröre harcanan paranın bir kısmının işçi giderlerine aktarılması ve teröriste gösterilen müsamahanın bir bölümünün de işçiye gösterilmesi ülkemizde refah seviyesinin artmasına vesile olacaktır.