Bizim mahalleli futbolu çok severdi, hoş şimdi de sever ya…
Ama gelin görün ki, mahallemizin bir futbol takımı olmadığından dolayı yetişkinlerimiz diğer mahalle takımlarının maçlarına gider, o takımları destekler, onların lehine tezahürat yapardı. Bütün bu maddi ve manevi desteğe rağmen çocuklarımız ve gençlerimiz lisanslı futbolcu olmak istediklerinde diğer mahalle takımları kapılarını yüzümüze kapatırdı.
Bizim mahalleli bir Ali Arslan amca vardı…
Ali Arslan amca subay olarak görev yaptığı yıllarda mahalle ile bağlarını hiç kopartmamıştı. Yıllık izinlerini hep mahallede geçirirdi. Her sıkıntısı olana yardımcı olmaya çalışır, mahallemizin gelişmesi, kalkınması için uğraşırdı.
Ali Arslan amca emekli olunca bizim mahalleye yerleşti ve ilk iş olarak bir futbol kulübü kurdu. Kulübün kurulması aşamasında türlü zorluklarla, bürokratik engellerle karşılaşmasına rağmen yılmadı ve başardı.
Kulüp kuruldu, ancak mahallenin büyükleri Ali Arslan amcayı sevip sayıyor ama kulübün başarılı olacağına bir türlü inanmadığı için yine başka takımları desteklemeye devam ediyorlardı.
Mahallenin gençleri ise bu yeni kulübü hemen sahiplenmiş, kulüp ve kurucusu etrafında birbirlerine kenetlenmişti.
Futbol oynamak için gerekli olan malzemenin tedariki noktasında sıkıntı yaşıyorlardı. Mesela sadece 11 adet forma alabilmişlerdi. Yedek bekleyenler oyuna girerken arkadaşlarının çıkardığı formayı giymek zorunda kalıyordu. Başka kulüplerin futbolcuları son derece kaliteli beslenirken bizim gençler evlerinden getirdikleri peynir zeytinle karınlarını doyuruyordu.
Asker emeklisi Ali Arslan amca stratejisini çok güzel kurmuştu. Öyle hemen şampiyon olalım gibi bir derdi yoktu. Başka kulüplerden hiç transfer yapmadı.
Kısıtlı imkânlara rağmen mahalledeki boş arsaya çok güzel bir tesis kurdu. Mahallenin çocukları ve gençleri bütün zamanlarını bu tesiste geçiriyordu. Bir süre sonra tesis resmi olarak değilse de, fiili olarak bir okul haline gelmişti. Bu okuldan yetişen genç futbolcular maçlarda harikalar yaratıyordu.
Diğer kulüpler bizim gençleri transfer etmek için büyük paralar teklif etse de, gençler bu teklifleri reddediyordu.
Böylelikle yıllar yılları kovaladı ama geçen zaman içinde değişen şartlara göre diğer kulüpler daha büyük paralar teklif edince bizim mahallenin gençlerinden bazıları başka kulüplere gittiler.
Biz gidenlere çok kızdık, küstük, üzüldük hatta kinlendik ama bizim gençler gittikleri kulüplerde ortaya koydukları performansla, attıkları gollerle takımlarının yeni yıldızları olmuşlardı.
Zeki, çalışkan ve ahlaklı sporcu yetiştirme konusunda iyice ünlenen Ali Arslan amcaya bütün şehir saygı duymaya başlamıştı… Bu arada bizim takım da iki sezon zirveye adını yazdırmış, şampiyonluğu başka kulüplerle paylaşmıştı.
Günlerden bir gün, Ali Arslan amcanın vadesi doldu ve ebediyete intikal etti…
Cenazesi defnedilirken mahallede büyük bir üzüntü hâkimdi…
Başka takımlara transfer olmuş bütün gençlerimiz kulübe geri dönerek, “İlk on bire alınmasak bile eskiden olduğu gibi artık kendi mahallemizin takımındayız” dediler.
Bu arada mahallenin kahvesinde yapılan kongrede takımın başına bahçeci Salih dayının oğlu seçildi. Emekli öğretmen olan bu yeni başkan da aslında mahallenin dürüst, temiz, çalışkan insanlarından biriydi ama gelin görün ki, spordan hiç anlamıyordu.
Yeni başkan göreve geldikten hemen sonra çıktığımız şehir kupası final maçında tam kazanmaya en yakın olduğumuz anda başkan takımı sahadan çekti… Kupayı alarak şehrin futbol tarihine altın harflerle adımızı yazdıracakken, takımın sahadan çekilmesine kimse bir anlam verememişti… Ama “başkanın elbet bir bildiği vardır” dediler.
Yeni başkan, bizim mahallede her sene düzenlenen turnuvaları iptal etmişti. Bizim altyapıdan yetişen gençlere karşı gayet soğuk ve ilgisiz, başka kulüplerin futbolcularına karşı gayet saygılı ve güler yüzlü davranıyordu.
Kulübün altyapısı küçülmeye gitti, artık daha az sayıda futbolcu yetiştiriliyordu…
Taktiksel hatalar yüzünden çıktığımız bütün maçlarda yenilen taraf biz oluyorduk, adeta galibiyeti unutmuştuk…
Yeni başkanın son aldığı karar bütün mahalleyi şok etmişti;
Bizim takım ligden çekilecek ve bundan böyle yukarı mahallenin takımı desteklenecekti… Halbuki, yukarı mahalle takımının rahmetli Ali Arslan amcaya yapmadığı saygısızlık kalmamıştı. Ayrıca onlar bizim takımın ezeli rakibiydi.
Daha önce bizim takımın maçlarına gelmeyen kulüp başkanımız, bu yeni karardan sonra yukarı mahallenin antrenmanlarında bile tribünde hazır bulunuyordu.
Bizim mahallenin yıldız futbolcularına yukarı mahallenin maçlarında top toplama görevi verilmişti. Bizim çocuklar utançtan mahallede gezemiyordu. Mahallenin büyükleri artık maçlara gitmiyordu.
Bizim kulübün tabelası tozdan görünmez olmuş, sahamız sessizliğe gömülmüş, kulübün eskilerinden sadece birkaç kişi kalmış, diğerleri bağrına taş basarak başka kulüplere gitmişlerdi.
Mahallelinin futbol aşkının yeniden canlanması, başka kulüplere dağılan futbolcularımızın geri dönmesi, yine genç yeteneklerin keşfedilmesi ancak ve ancak ezeli rakibe verilen desteğin geri çekilmesi ve kendi mahallemiz adına maçlara çıkmamızla mümkündür.
Öyle ya, bizim mahalle şampiyon olmadıktan sonra, başka mahallelerin şampiyon olması ne bizi heyecanlandırır, ne de bizim mahalleye bir fayda sağlar.
Mahallemize futbolu sevdiren, takımımızı başarıdan başarıya koşturan, mahallemize ve şehrimize faydalı yüzlerce genç sporcu yetiştiren Ali Arslan amcanın hatırasına hürmeten, mahallemize yakışan bu hatadan dönmek, çok hızlı bir şekilde antrenmanlara başlayarak yapılacak ilk turnuvada şampiyonluk kupasını havaya kaldırmaktır.
Bu hiç de zor değildir!