Farklı iş kollarında yetkili olan 34 işçi sendikasını çatısı altında toplayan TÜRK-İŞ Konfederasyonunun 2022 yılı Ağustos ayı hesaplamasına göre, aylık geliri 6.890 TL’nın altında olan aileler aç kalıyor, 22.442 TL’nın altında olanlar ise yoksullukla mücadele ediyor.
Bu hesaplamaya göre, Türkiye’de bordrolu çalışanların yüzde doksanı yoksulluk ve açlık sınırında, belki de sınırın altında yaşam savaşı veriyor.
Huzur Hakkı veya başka isimler altında üç - beş yerden aldığı maaşla aylık geliri yüz bin liralara ulaşan mutlu azınlık tabi ki bu kapsamın dışında kalıyor.
Durum böyle olunca, devlet vatandaşa şefkatli yardım elini uzatma ihtiyacı hissediyor…
Valilik ve Kaymakamlıklara bağlı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı (SYDV) tarafından belirlenen/başvuran ihtiyaç sahiplerine tam 40 başlık altında ayni ve nakdi çeşitli yardımlar yapılmaktadır.
Devlet hiçbir vatandaşını aç ve açıkta bırakmamak için çabalarken, kul hakkı yemeyi, yetimin, öksüzün, yoksulun rızkına el uzatmayı veya hırsızlık yapmayı alışkanlık haline getirmiş haramzadeler yüzünden teoride çok güzel ve anlamlı olan hizmetler pratiğe dönüşürken bozulmaktadır.
Vergisini ödeyen esnaf ile bordrolu çalışanlar yani işçi ve memur, düzenli gelir sahibi olduğu için yardım almak için başvuruda bile bulunamıyor. Esnaf, işçi ve memurun gelirinin düzenli olsa da yeterli olmadığını herkes biliyor, ama bilmiyormuş gibi davranıyor.
Valilik, Kaymakamlık ve Belediyelerin hatta sivil toplum kuruluşlarının dağıttığı yardımları ihtiyacı olan vatandaşın alması gerekirken, kayıt dışı çalışan birçok utanmaz insan da alıyor.
Sakın yanlış anlaşılmasın, burada “atlı olarak kaçan ekmeğini yaya olarak kovalayan” işçilerden bahsetmiyorum… Kimden bahsediyorum biliyor musun?
Bakınız, size bir örnekle anlatayım:
Adam yevmiyeci olarak çalışıyor, kendisine ait olmasa da dönümlerce tarlayı ekip, biçiyor, meyvecilik, hayvancılık yapıyor… Eşi gündelik işlerde çalışıyor… 18 yaşın altında ve üstünde bir-kaç çocuğu çeşitli işlerde çalışıyor… Pek tabi, bunların hepsi sigortasız çalışıyor, yani kayıt dışı…
Bu ailemizin, normal bir memur-işçi ailesinin iki-üç katına denk gelen geliri devletin kayıtlarında görünmüyor. Devlet nazarında işsiz, geliri olmayan, fakir olarak görünen bu aile devletin ihtiyaç sahipleri için sunduğu bütün destek ve yardımlardan sonuna kadar faydalanıyor.
Ayrıca bu ailenin çocuğu üniversite kazanınca adına yurt çıkıyor, burs (geri ödemesiz) çıkıyor, STK ve Belediyelerden ayrıca burs alabiliyor.
Ama açlık ve yoksulluk sınırı arasında yaşam savaşı veren bir memur-işçi çocuğuna kolay kolay yurtta çıkmıyor, burs çıkmıyor. Çocuk KYK kredisi alıyor, okul bitince iş bulamıyor haliyle hayata 3 - 0 yenik başlıyor!
Düzenli olarak vergisini ödeyen esnaf, memur ve işçi sosyal yardımların hiçbirine başvuramıyor… Elektrik, su, doğalgaz desteğinden faydalanamıyor… Odun, kömür, gıda, kırtasiye, sağlık ödemeleri ile birçok destek ve yardıma başvuru bile yapamıyor.
Diğer taraftan bir şekilde Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı (SYDV) listesine ismini yazdırarak gerçek ihtiyaç sahiplerinin hakkına el uzatan bu insanlara cezai yaptırım uygulanmalıdır.
Bu insanlar kayıt dışı çalışarak sadece devleti zarara uğratmakla kalmıyor, milli ekonomiye darbe vuruyor ve yoksulların rızkını çalıyor…
Bunların suç ortakları, hatta azmettiricileri de, işverenleridir. İşverenleri bu insanları kayıtsız çalıştırarak, vergi, SGK primi, İşsizlik Ödeneği ve daha birçok kalemde devletten çalmaktadır.
Bugün devletimiz gerçekten zor durumdadır. Kimsenin hazineden çalmasına artık izin verilmemelidir. Devlet hazinesi “Yağma Hasan’ın böreği” değildir.
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı (SYDV) listeleri çok iyi incelenerek, araştırılarak yeni baştan yapılmalıdır. Bu listeye ihtiyaç sahibi olarak eklenen insanların gelir düzeyleri, çalışma hayatları sıkı bir şekilde ve sürekli olarak takip edilmelidir.
Aksi halde bu Kurumun yetkilileri de, bu vebale ortak olur!
KÖŞE YAZISINI SESLİ OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ.