23 yıl gibi kısa bir sürede size ölümüne bağlı milyonlarca müntesip bulun, sonra milyonlarca kilometre karelik bir alana hakim olun, öyle bir kitap yazın ki maddi ve manevi her ilim dalına kaynak olsun ve üzerinden 1.400 yıl geçmesine rağmen tek bir noktası dahi değişmesin, uykudan tutun tuvalete, evlilikten tutun komşuluk ilişkilerine, hayvan haklarından tutun çevreye, tıptan tutun astronomiye, coğrafyadan tutun psikolojiye, tarihten tutun edebiyata, ekonomiden tutun siyasete, hukuktan tutun askeriyeye kadar hayatın her alanında kendine has bir sistem oluşturun.

Siyahından beyazına, İngiliz’indenJapon’una, Türkünden Kürdüne, zengininden fakirine kadar sizi her dönemde kabul edip terk etmeyecek insanlardan oluşan bir inanç sistemi oluşturun söz o zaman size inanırım. Çünkü ben öldükten sonra başıma neler geleceğini bilmiyorum. Ve doğal olarak da çok korkuyorum. Sizin dediğiniz gibi tanrı, ahiret, hesap günü, mizan, sırat köprüsü, cennet, cehennem vs. diye şeyler yok ise ne mutlu bana. Hiç olmazsa dindarlar tarafından bahsedilen söz konusu azaptan kurtulmuş olurum. Ve yine bu korkuyu yendiğim için bu hayatta yapmak isteyip de azaba sebep olacağı kaygısı ve korkusu ile yapamadığım şeyleri de gönül rahatlığıyla yapacağım.

Ancak öldükten sonra azap olduğunu söyleyen ve beni de bu konuda ikna eden bir inanç var. Sizler yanılıyorsanız veöldükten sonra azap varsa o haldebeni bu azaptan kim kurtaracak? Ben bu korkudan emin, yani güvende olmak istiyorum. Beni bu korkudan yukarıda bahsettiğim konuları gerçekleştirerek emin, yani güvende kılın o zaman gerçekten size inanırım.

Ben korkuyorum. Öldükten sonra bana ebedi bir azap verilsin istemiyorum. Ancak bunu bana söyleyen yukarıda bahsettiğim şeyleri yapan ve kendisini peygamber olarak ilan eden birisi var. O peygamber siyaset bilimcilere göre Mekke oligarşisine karşı kazanma ihtimali sıfır olan ama buna rağmen onlara galebe çalan bir peygamberdir. Sadece bir öğrencisinin ikna kabiliyeti sayesinde onuncu yılında Yesrib (Medine) şehri, belirlediği inanç sistemini kabul etmiş hatta kabul etmekle de kalmamış şehirlerine gelmesini istemişler kendi çoluk çocuklarını korudukları gibi onu da canları pahasına koruyacakları yönde yeminler etmişler ve bu yeminlerini de yerine getirmişlerdir. Yine kendini peygamber olarak tanıtan O kişi tek bir ok bile atmadan yirminci yılında terk etmek zorunda kaldığı vatanı Mekke’yi fethetmiştir.Bağlıları öyle büyük bir cesarete sahipler ki 3.000 kişilik bir ordu ile 100.000 kişilik Roma ordusuna kafa tutmuşlardır.

Okuma yazma bilmemesine, anne/babası, kardeşleri olmamasına rağmen, uzun bir süre çobanlık yapan, sonra kendisi ile evleneceği eşinin ticaret kervanının sorumluluğunu üstlenen, daha sonra 40 yaşında peygamber olduğunu söyleyip 23 yıl gibi kısa bir sürede 1400 yıldır devam eden bir inanç, ilim, kültür, medeniyet mirası bırakan ve milyarlarca müntesibi bulunan ve kendini peygamber olarak tanıtan o kişi ve o kişiye bağlı insanlar bu kainatın bir sahibinin olduğunu, ona tapmamız gerektiğini, tapmadığımızda, bildirdiği emir ve yasaklarına uymadığımızda bizi sonsuz yani ebedi bir azaba koyacağı tehdidinde bulunuyor. Ahiret denen bir yer olduğunu, hesap günü denilen bir yer olduğunu cennet ve cehennem denilen yerler olduğunu söylüyorlar ve ben bu tehditten çok korkuyorum.

Sizler de yukarıda belirtmiş olduğum konuları gerçekleştirerek beni ikna edin. Bunu gerçekleştirin ki davanızın doğru olduğunu, ateizmin hak din olduğunu ve sizlerin de bu ateizm dininin peygamberleri olarak kabul edip ooh be diyebileyim. Tanrı yokmuş, cennet cehennem yokmuş, öldükten sonra her şey bitiyor deyip rahat rahat şu kısacık ömrümde yapmak istediğim şeyleri azap korkusu olmadan yapabileyim. Bunları yapın ve beni bu tehditten kurtarın.

Ben bu tehditten çok korkuyorum. Yapamayacaksanız lütfen benden de diğer insanlardan da uzak durun. Yani eğer tanrı ve öldükten sonra azap yoksa zaten sıkıntı yok. Ama asıl sıkıntı; ya varsa!Bunda da şimdilik bu inanca uyduğum için korkmama gerek yok. Çünkü ben o kendini peygamber olarak tanıtan kişinin hayatına, yaptıklarına baktığımda inanmak zorunda kalıyorum. Ve ikna da oluyorum. Ve onun getirdiği sistemi ve inancı kabul ediyorum. Kabul ettiğim için o peygamber benden korkmamamı, bundan ötürü kendisine inandığım tanrının bana azapetmeyeceğini hatta aklımın hayalimin almayacağı mükafatlar vereceğini müjdeliyor. Tüm bunlar için de benden tek bir kuruş para da istemiyorlar.

Diğer bir husus ise bana emrettiği ve yapmamı istediği şeyler hem kendim için hem de çevrem için faydalı şeyler. Bunların bana ve çevreme faydası var zerrece zararı yok. Ve en önemli konulardan biri psikolojik olarak da beni rahatlatıyor.

Şimdi şöyle bir şey de var: İnsanın öldükten sonra tümüyle yok olacağı düşüncesini bir türlü aklımda bir yere oturtamıyorum. Ve yok olma düşüncesi doğrusu beni psikolojik olarak da rahatsız ediyor. Ve içten içe yok olmak istemiyorum. Ama bu peygamber bana yok olmayacağımı, bu dünyada kısa süreliğine bulunacağımı, bir sınav dünyasında olduğumu, bu dünyanın öte dünyaya nazaran bir rüya mesabesinde olduğunu, asıl hayatın ahiret hayatı olduğunu ve ebedi bir hayata sahip olacağımı kesin olarak söylüyor. Ve bu düşünce bana daha doğru geliyor ve psikolojik olarak da beni rahatlatıyor. O kadar ki bu düşünce sayesinde ölüm ve ölmek dahi beni korkutmuyor. Yine de metafizik alem sizin iddia ettiğiniz gibi yoksa ve beni öldükten sonra karanlık olan bir yok oluş bekliyorsa yine sıkıntı yok. Tanrıdan ve azabından kurtulmuş olurum. Ama işte asıl sorun,varsa…Ya varsa!!! Yani yanılıyorsanız???Peki, o zaman beni bu azaptan kim kurtaracak???SİZİ BU AZAPTAN KİM KURTARACAK???