Yer Haliç Kongre Merkezi, Star gazetesinin düzenlemiş olduğu Necip Fazıl Ödülleri programının ödül töreni... Kürsüde bu yıl "Necip Fazıl Saygı Ödülü" ne layık görülen Nuri Pakdil ve yanında O’ nu özenle ve dikkatle sözlerinin sonuna kadar ayakta dinleyen Cumhurbaşkanı’mız...
Değerli edebiyat ustasının ödülünü takdim etmek için kürsüye çıkan Cumhurbaşkanımız önce Nuri Pakdil’e sarılıp kucaklaşıyor ve daha sonra ödülünü takdim ediyor. Türk edebiyatını usta ismi sözlerine "Değerli Emine Hanım, değerli kardeşim Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı, değerli medya temsilcilerini, siz değerli konukları antiemperyalist, antikapitalist, antinasyonalist, antisiyonist, antifaşist en önemlisi de antifiravunist bir bilinçle selamlıyorum" şeklinde çok anlamlı bir selamlama ile başlıyor ve bu sırada sayın Cumhurbaşkanımız ve salondan büyük alkış alıyor. Sonra Necip Fazıl’ın Türkiye’deki batıcılığa ve yabancılaştırma girişimlerine karşı eleştiri getiren ve direniş gösteren bir tutumu olduğunu dile getiriyor ve sayısal üstünlüğün getirdiği hiçbir siyasal iktidarın kültürel üstünlüğe sahip olmadığı sürece kalıcı olamayacağını kaydediyor, kültürel değerlerini yeni nesillere aktaramayan halkın varlığını sürdüremeyeceğini ifade ediyor. Usta edebiyatçı sözlerini şu güzel ifadelerle bitiriyor; "Ben övülmekten ve ödüllendirilmekten hoşlanmayan bir yazarım. Çünkü ben devrimci bir yazarım. Fakat burada sadece rahmetli Üstad’a olan bağlılığım ve saygım nedeniyle bu ilkemi bir defalığına çiğniyorum" ve bu sözler yine Sayın Cumhurbaşkanı’ndan ve salondan yoğun alkış alıyor.
Bizim bu değerlerimizi, bu fikir ve düşünce ustalarımızı görmezden gelen, kulak ardı eden popüler ve magazinel kültür yıllarca ithal kahramanlar ve ithal ideolojiler üzerinden bir devrim ve devrimcilik anlayışını bize empoze etmeye çalıştı. Oysa bizim devrimimiz önce bireyden başlayan sonra tüm topluma ve insanlığa yayılan bir içsel aydınlanma, adalet, huzur ve kurtuluşu hedeflemelidir. Amaç dünya ve ahiret mutluluğudur . Ancak öncelik ahiret kurtuluşunundur ki ahireti de kurtaracak bir dünya mutluluğu aranır. Yani ahiret kurtuluşunu tehlikeye atacak bir dünya mutluluğu bizim yolumuz olamaz. İşte bizim devrimciliğimizde bu son ahiret hesabına göre hareket edilmesi gereğinden dolayı bireyin kendi bünyesinde oluşturması gereken bir otokontrol sistemi olarak ihlas; hiç bir denetime, denetmene ve müfettişe ihtiyaç duymadan ahlaklı bireyler oluşturur. Bireysel olarak ahlaklı ve ihlaslı bireyler, toplum olarak ihlaslı bireylerden oluşan dürüst ve adaletli bir toplum, son olarak da bu toplumların oluşturacağı vahdet ve tevhid anlayışında buluşmuş, tüm dünyaya bu ilahi mesajı verebilme gayretinde olan ve tüm insanlara merhamet ve şefkat nazarı ile bakan bir ümmet anlayışı tasavvur edilir. Onun için bizim devriciliğimizde asla yakma, yıkma, cana ve mala kastetme olamaz. Bunların yerini hakikate davet anlamında tebliğ,ikna, sabır, merhamet ve şefkat alır. Bizim devrimciliğimiz budur ve bunun içindir ki biz Mısır’daki idamlara üzülürüz, bunun için Şehit Esma’ya ağlarız, Mescid-i Aksa’ ya şiirler yazmamız bunun içindir ve bunun için Ortadoğu’ da akan kana , Esad’ ın zülmune tüm mezhepsel ve ırksal ayrımlara karşı çıkarız ve tüm örgütlere karşı çıkarak Kerkük’ü Musul’u, Şam’ı Halep’i ve Kobani’yi sahiplenmemiz bunun içindir ve bunun için tüm mazlumlara kucak açarız.
Yazımda siyasal anlamda bir Anadolu Devrimi olarak nitelendirilen 3 Kasım 2002 tarihinde Ak Parti’ nin iktidara gelişinin yıldönümüne de denk gelmesi hesabı ile toplumsal bir değişim ve dönüşüm hareketinin öncüsü bir parti olarak Ak Parti için ; ülkemiz ve insanımız adına daha yapılacak çok şey olduğunu ve ilkeleri belli olan fakat sürekli eleştiriye, yeniliğe, değişim ve dönüşüme açık bir hareket olarak ve Başbakanımız Ahmet Davutoğlu’nun dediği gibi yeni bir inşaa ve restorasyon hareketi olarak devam etmesi gerektiğini ve merkezileşme konusunda kendisini etkisi altına almak isteyen tüm kişi ve fikirlere karşı Nuri Pakdil’in de deyimiyle anti bir duruş sergileyerek halktan yana, bir öze dönüş hareketi olarak devam etmesi gerektiğini ve bu yoldaki tüm aksamaların yeniden kontrol edilmesi gerektiğini hatırlatmak isterim.
Bu kutsal yolun emekçileri sürekli okumalı, kendinini geliştirmeli ve toplumu aydınlatmaya da devam etmelidir. Diriliş, Mavera ve Edebiyat dergileri ile ve diğer eserleri ile bu aydınlanma yoluna emek vermiş Nuri Pakdil’ in dediği gibi "Kuşkusuz en etkili evrensel silah kelimedir, okumadığın gün karanlıktasın." fikrinde olmalıdır. Yine Nuri Padil Hoca’ mızın dediği gibi bu toplumun batılılaştırılması ve kendine yabancılaştırılması sanat ve edebiyatla olmuştur, dirilişi ve kendi değerlerine dönüşü de sanat ve edebiyatla olacaktır.
Necip Fazıl’ı anma gecesinde yine Üstad’ la ilgili olarak Cumhurbaşkanı’mızın da dediği gibi; " Bu gün eğer Yeni Türkiye, Büyük Türkiye diyebiliyorsak bunda Necip Fazıl’ın izi, eseri, alınteri, gayreti, mücadelesi vardır." ve konu devrim olunca yazımı yine Üstad’ ın bu veciz ifadeleri ile bitirmek istiyorum;
Yalnız iman ve fikir; ne sevgili ne kardeş;
Bir akıl gelecek ki, akıllar delirecek.
Ve bir devrim, evvelâ devrimi devirecek.
Her şey birbirine denk, her şey birbirine eş.
Fertle toplum arası kalkacak artık güreş;
Herkes tek tek sırtına toplumu bindirecek.
Gökler iki şakkolmuş haberi bildirecek.
Müjdeler olsun size; doğdu batmayan güneş!
Necip Fazıl KISAKÜREK