Biz, kısık sesleriz... Minareleri,
Sen, ezansız bırakma, Allah’ım!
Ya çağır şurda bal yapanlarını,
Ya kovansız bırakma, Allah’ım!
Mahyasızdır minareler... Göğü de
Kehkeşansız bırakma Allah’ım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma, Allah’ım!
Bize güç ver... Cihâd meydanını,
Pehlivansız bırakma Allah’ım!
Kahraman bekleyen yığınlarını,
Kahramansız bırakma, Allah’ım!
Bilelim hasma, karşı koymasını;
Bizi cansız bırakma, Allah’ım!
Yarının yollarında yılları da,
Ramazansız bırakma, Allah’ım!
Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü,
Ya çobansız bırakma, Allah’ım!
Bizi sen sevgisiz, susuz, havasız
Ve vatansız bırakma, Allah’ım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma, Allah’ım!
Şair Arif Nihat Asya gerçekten çok güzel bir dua şiiri yazmış merhum Allah rahmet etsin.
Ülkemizde mütedeyyin insanların yıllardır verdiği kendi değerlerine dönüş, varoluş ve fikirsel gelişim mücadelesini fikir,sanat, edebiyat ve siyaset gibi pek çok alanda topyekün bir mücadele olarak algılamak lazım ve bu mücadele zemini şu an eskiye göre çok daha iyi ve çok daha hızlı geliştirilebilir bir hale gelmiş durumda şükürler olsun. Avrupa bizi elli yıldır kapısında bekletiyor olmanın zevkini yaşaya dursun ülke olarak ilk defa kozlarını daha iyi kullanıyor olabilmenin, sesimizi daha yüksek ve haklı çıkarıyor olabilmenin sevincini yaşıyoruz. Ama daha katedilmesi gereken çok yol olduğunun ve her alanda çok fazla çalışılması gerektiğinin de farkında olmalıyız. Tabii bu durumumuzun içerden ve dışardan pekçok istemeyenleri, engellemek isteyenleri olacaktır ve bunlar bazen bilerek veya bilmeyerek çok yakınınızdaki, yanıbaşınızdaki kişiler de olabilir; şeytan bazen sağ tarafından yanaşır insana...
Bize hep ayrışmayı öğrettiler zaten, hep güçlerimizi bölüştürmeyi...
Ama biz yine hep birlik olmaya çağıralım, hep beraber olmaya ve birlikte çalışmaya, hep beraber duaya çağıralım ehl-i vicdan sahiplerini...
Bize hep matematiğimizi yanlış kullanmayı öğrettiler; biz hiç senin 100 liranla benim 101 liramın 201 lira ettiğini düşünemedik, hep senden sadece 1 liracık fazlamın olabilmesinin fakirliğini yaşadık maalef, zenginliğimizin farkına varamadan...
Çünkü bizi bize bırakmayanlara bu hesap lazım, bizim matematiği böyle anlamamız lazım, bizim için değil ama onlar için...
Cahit Zarifoğlu’ nun dediği gibi;
" Kavuşmalarımız ağır aksak,
Ayrılıklarımız koşar adım..."
Hep beraber duaya çağıralım ehl-i vicdan olan herkesi, muhasebe ve duaya...
Unutmayalım ki bu yoldaki başarı; millet olarak azimle çalışıp, sadece kendimiz olabilmede ve kendi değerlerimize sahip çıkabilecek bir milli duruşa sahip olabilmededir. Bu milli duruşun da birilerinin zannettiği gibi herhangi bir tapusu veya herhangi bir guruba, partiye veya zümreye yapıştırılmış nişanesi de yoktur ayrıca ...
Ve bu milli duruş; bazen Amerika ve Avrupa’nın bilim ve teknoloji kurumlarına ihtiyaç duyabilir ama politik ve siyasi bürolarına, gazete köşelerine ve röportajlarına asla...
Ve bu dünya eğemenlerine karşı bu milli duruş; bazen haksızlıklara ve zülümlere karşı adalet ve hak talebinde bulunan sloganvari ifadeler kullanabilir ama kendi kardeşlerini jurnalleyen dövizler asla...
Ve bu milli duruş; bazen kendi idarecilerinden, halinden, ahvalinden şikayetçi de olabilir ama sırf gözden düşürmek için ve haksız olarak asla...