Büyük ve lüks mağazalarda alışveriş yaptığınızda aldığınız faturaların üzerinde saklamanızı öneren bir uyarı alırsınız. Ürün değiştirme,şikayet talepleriniz için veya herhangi bir kampanyadan istifade edebilmeniz için şahit bir belge niteliğine geçecek bu fatura alışverişinizi ispatlayacaktır.
İşte ben mazlumun gözyaşının da zülmun ve zalimin şahiti olarak değerleneceği gün yani mahşerde ve kuvvetli bir şahit olarak en başta zalimlerin, sonra da derece derece zulme sessiz kalan tüm insanlığın sorgulanacağı bu büyük mahkemede aynen alışverişin ispatı saklanmış faturalar misali görev yapacağını düşünüyorum ve tüm mazlumlara, ağlayan çocuklara, ağlayan analara ’’ Merak etmeyin, gözyaşlarınız gördüğünüz zulmün delili olacak ve her damla gözyaşınızın hesabı ilahi adalet önünde muhakkak sorulacaktır ve buna böyle inanmak imanımızın gereğidir.’’ diyorum.
Batılı yaşam tarzının lanse edildiği film,dizi ve hikayelerde gözyaşı genelde hep duygusaldır; bazen bir sevginin ifadesi, bazen bir ayrılık hüznü,bazen bir hediye sevinci,bazen bir kaybedişin üzüntüsü, bazen bir başarının dışa vurumu olarak yer alır. Yani yaşamın içinden, doğal ve insanidir...
Dünya geneline baktığımızda coğrafik olarak gözyaşı, en adaletsiz ve acımasız şekliyle Ortadoğu’da yerini alır. İnsaniliğini tamamen kaybetmiş, akılların alamayacağı manzaralarda belki de tarihin hiç bir döneminde yaşanmamış vahşetler şeklinde yaşanır maalesef gözyaşı Ortadoğu’ da... Ve Ortaduğu’ da gözyaşı; patlayan bombaların arasında kalan çocuklardır, harabe binalardan yükselen feryatlar, yavrusunu kaybetmiş annelerdir...Ve Ortadoğu’ da gözyaşı televizyonlarda sunulan yaşamla gerçekte yaşananın farkının hayretidir çocuklar için, annesizlik, babasızlık, yetim, öksüz kalmaktır.Tozdur, topraktır, kandır, vahşettir, ölümdür Ortadoğu’ da gözyaşı... Ve maalesef doğaldır ve tabiidir herkes için ... Ve her gün ve her andır gözyaşı...
İşte biz inanıyoruz ki her damla gözyaşı yarın mahşerde sorgulanacak ve önce zalimler zalimliğinden sonra da başta müslüman liderler, ilim adamları ve müslüman halklar olmak üzere...
Bu gözyaşları akarken durdurabilmek için bir olimpiyatlara veya spor organizasyonuna hazırlandığınız tarzda ehemmiyetle ve heyetler halinde hazırlandınız mı?
Bu gözyaşları akarken müslüman ülkeler olarak engel olmak adına hangi kararları aldınız, hangi çağrıları yaptınız?
Bu gözyaşları akarken sebep olanlara hangi uyarılarda ve yaptırımlarda bulundunuz?
Bu gözyaşları akarken nasıl rahat yiyebildiniz, içebildiniz, gezebildiniz, bu konuda hiç vicdan muhasebesi yapmadınız mı?
Bu gözyaşları akarken hiç ümmet ve birlik, beraberlik derdiniz oldu mu yoksa benim cemaatim, benim gurubum, benim menfaatim derdinde miydiniz?
Bu gözyaşları akarken, mazlumlara sahip çıkanlara mı yoksa küresel emparyalistlerin bu kişiler hakkında ki karalama kampanyalarına mı destek oldunuz?
Bu gözyaşları akarken önce asgari müştereklerde buluşma ve silahların bırakılması arayışına girdiniz mi yoksa ırkçılık ve mezhepçilik yangınına körükle mi gittiniz?
Bu gözyaşları akarken kaç bilim adamı bir araya geldiniz, ilminizle bilginizle akan gözyaşlarına engel olabilmek için kaç öneri ve çağrıda bulundunuz?
... ... ...
Gibi pek çok soruya belki de cevap veremeyeceklerdir.İşte ’’ Mazlumun ahı, indirir şahı’’ diyebileceğimiz bu hesap ta bir damla gözyaşı pek çok makamdan, kırmızı plakadan , güç ve ilim sahibinden belki de daha ağır basacaktır ve bu hesap bizler için de ve herkes için de muhakkak ki gayet zor olacaktır...