Barış, Arapça silm kökünden gelir ve düşmanlık olmaması anlamındadır.
Sulh hali, selamet olma hali fiili olarak halim, selim olma halini gerektirir.Her gün terör eylemleri yapanların, her gün şiddet hali durumunda bulunanların barış getirmesini beklemek gerçekten saflık olur ki barışın gerçek sahipleri doğal olarak halkın kendisi olmalıdır. Ayrıca barış, sevgiyle saygıyla beslenmesi gereken bir duygudur.Altını sevgiyle saygıyla beslemediğiniz bir barış duygusunun siz de oluşabilmesi pek de mümkün olmaz.Dolayısı ile altı milyon oy vermiş seçmeni varken ayrıca bir Türkiye partisi olma iddiası ile sorumlu olması gereken seksen milyon vatandaşı varken sırtını bu güce ve sorumlu olduğu kitleye dayamak yerine alfabenin çeşitli harfleriyle ifade edilen illegal yapılara dayadığını söyleyenler veya salyasıyla sümüğüyle kendi seçmenleri de içinde olmak üzere seksen milyonu boğabileceğini iddia edecek kadar hayali güç tasavvurları ve şiddet senaryoları zihninde olan insanlar barış dersinden sınıfta kalmışlardır şüphesiz... Ayrıca barış içten gelerek hissedilen bir duygu olmalıdır, bir refleks gibi olabilmelidir...Birilerinin zihninde yıllarca müzakere edilen, sürekli heyetler halinde görüşülen, sürekli ertelenen ve oyalanan bir barış gerçek bir duygu olabilir mi? Gerçek bir refleks gibi hissedilebilir mi? Biraz düşünmek lazım...
Terörü doğuran sebepler illa ki vardır ancak terörü bitirme irade ve isteğine karşı bu kadar isteksizlik ve sırt dönme bu millete yapılabilecek en büyük kötülüktür.Bu durum tespitlerini yapan kişiler, kurum ve kuruluşlar terörü doğumundan sonra besleyen, büyüten, yaşatan ve şu an gündemde tutan tüm iç ve dış etkenleri de hesaba katmak zorundadırlar. Yıllardır terörün gladyö,mit ve derin devlet gibi sihirli sözcüklerle haklı veya haksız taraftarlarına karşı kendini akladığını biliyoruz fakat herhalde çözüm sürecinde harcanan çabalardan sonra bunlar da pek ikna edici olmayacaktır.Çünkü esas bu konunun maddi,manevi en büyük mağduru olan halkın kendisi bizzat çözüm sürecine fazlasıyla sahip çıkmış ve umut bağlamıştır.Bu konuda belki yaşanan bir kısım bürokratik engellerden bahsedilebilir ancak bunlar da aşılamayacak şeyler değildir muhakkak.Ayrıca barış sözcüğünü ağzına alan herkesin bu sözcüğün ağırlığını ve kıymetini çok iyi bilmeleri lazımdır ki bu sözcüğün anlamına uygun duygular taşımayan insanların dillendirdiği ve hakkaniyet üzerinden durum tespiti yapamadan kuru kuruya yapılan barış çağrılarının hiç şüphesiz pek bir tesiri,anlamı ve yapıcılığı olmayacaktır...
Barış çağrıları en çok söz ehline, gönül ehline yakışır şüphesiz...İşte hem söz ehli, hem saz ehli, hem gönül ehli Aşık Veysel den değişik terminolojilerle kirletilmemiş çok güzel ve duru bir çağrı tüm hissedenlere gelsin ve inşaallah ülkemiz bir an önce hak ettiği huzura kavuşsun...
Bu nasıl kavgalar çirkin dövüşler
Hepimiz bu yurdun evlatlarıyız
Yolumuza engel olur bu işler
Hepimiz bu yurdun evlatlarıyız...
Hedef alıp dövüştüğün kardeşin
Seni yaralıyor attığın taşın
Topluma zararlı yersiz savaşın
Hepimiz bu yurdun evlatlarıyız...
Herkes ilim deryasında yüzüyor
Çıkmış ayın çevresinde geziyor
Yazık bize yollarımız uzuyor
Hepimiz bu yurdun evlatlarıyız...
Aşık Veysel