Televizyonun ülkemizde yeni yeni yaygınlaşmaya başladığı yıllarda halk arasında televizyon için bazen kullanılan biraz da Anadolu insanının saflığını yansıtan bir deyimdir "Şeytan işi "...
Teknolojik gelişmelere bu minvalden bakmak elbetteki bilimsel bir aklın görüşü olmamalı ancak görsel medyanın en yaygın ve etkili kullanım şekillerinden ve kapitalizmin en fazla kullandığı silahlardan olan reklam ve propaganda aracı televizyonun hayatımızdaki yerine baktığımızda bu söze bir anlamda hak vermemekte elde değil...
Denetimi, reytingi, topluma sağladığı fayda yönü tüm ülkelerde sorun olan televizyon; kapitalizmin serbest piyasa koşulları ve en önemli hayat kaynağı reklam unsuru sayesinde coştukca coşuyor topluma pompaladığı yalan yanlış şeylere de bir dur diyebilmek gittikçe imkansızlaşıyor. Bir dakikalık reklam filminin bile çok yüksek fiyatlar tuttuğu televizyon kanallarında hakkı hakikati anlatabilecek, mütevazi bir projenin varolabilmesi nerdeyse hayal. Durum böyle iken toplum yararına yayınlar yapılması ile ilgili yeni yayın politikaları oluşturulabilmesi için yeni çalışmalar yapılması ve önlemler alınması gerekiyor hiç şüphesiz. Ülkemiz bazlı düşündüğümüzde TRT gibi sorumlu, aile ve toplum değerlerine yönelik yayınlar yapan bir kaç kanalın ne kadar yeterli olabileceği ve diğer olumsuz yayınlarıyla aileyi ve toplumu her gün yozlaştıran kanalların yapacağı tahribatı ne kadar engelleyebileceğini bir düşünmemiz lazım. Uluslararası arenaya baktığımızda ise dev bütçeleriyle ve imkanlarıyla bazı televizyon kanallarının vahşi kapitalizmin baş aktörleri olduklarını, eğemen güçlerin aslında daha fazla kâr ve daha fazla enerji için yaptıkları kirli hesapların ve müdahalelerin demokrasi ve insan hakları gibi kavramlar üzerinden süslü bir algı oluşturularak sergilendiği adaletsiz ve dengesiz dünya düzenin dümenine su taşıdıklarını ve bu oluşturulmak istenen kurgunun ve algı operasyonunun taşeronu olduklarını görüyoruz. İşte bu tezgahın şu an elindeki senaryo " İslamofobi" dir. Hakikatlerin üstünü kapatabilmek ve acımasız düzenlerinin çarkını devam ettirebilmek için insanları biraz eğlendiren, biraz uyutan bir yol izlemenin yanında hakikatleri gözler önüne serip hakkı savunabilecek tüm islami argümanları da tehlikeli ve korkunç göstermek gerekiyor. İşte şu an dünya kapitalizmi ve emperyalizm, tüm insanlığı acımasız çarkının dişlileri arasında ezerek harcarken, insanlığın tek kurtuluş çaresi olabilecek islami düşünce tarzını da değişik algı operasyonları ve islamofobi ile devre dışı bırakma peşinde. Hiç şüphesiz Paris te gerçekleşen Charlie Hepto baskını da islamofobi algısının bir parçası olarak kullanılacak .Tüm bu olaylara ve olayların kullanılış şekillerine baktığımızda bu tasarımın arkasındaki üst aklı görebilmek ve tahmin etmek te aslında hiç zor değil. Bu senaryolara karşı müslümanlarında birlik ve beraberlik içerisinde tüm dünyaya İslam ın ne kadar barışçıl ve insani bir din olduğunu duyurabilmesi lazım. İslamın kötü ve tehlikeli gösterilmesi tebliğin önündeki en büyük psikolojik engeldir ve bu engel aşılmadıkça tüm insanlığın bu tek ve en doğru hakikate ulaşması çok zor olacaktır. İşte tüm bu gerçekleri düşündüğümüz zaman bazılarımıza basit te gelse şeytana hizmet edenleri " Şeytan işi " diye nitelendirenlerin pek de haksız olmadığını düşünüyor insan...
Yazımı batılı emperyalistlerin İslam ülkelerinin kendi ayakları üzerinde duramamaları ve kendilerine alternatif bir güç unsuru olamamaları için oluşturmak istedikleri bu algı çalışmasının çok eskilere dayandığını göstermek üzere bundan 130 yıl önce dünyamızdan ayrılmış yine bir batılı yazar olan Victor Hugo nun güzel bir tesbiti ile bitirmek istiyorum.
" Paris te bir adam öldürülse bu bir cinayettir. Doğu da elli bin insan insan boğazlansa bu sadece bir meseledir. "
Victor Hugo