16 Haziran Pazar günü mübarek Kurban Bayramına ulaşmış olacağız. Asıl mevzumuza geçmeden önce bir iki hatırlatmada bulunmak istiyorum.
- 15 Haziran 2024 Cumartesi günü Arefe günüdür. Bugün nafile oruç tutanlar için büyük müjdeler vardır. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem; “Arefe günü tutalacak orucun önceki ve sonraki senenin günahlarına kefaret olacağını Allah’tan ümit ediyorum” (Tirmizi, Savm, 46(749); İbn Mace, Sıyam, 40) buyurarak bu müjdelerden birini bizlere bildirmiştir. Nafile bir ibadet olduğu için mecburiyet yoktur. İhtiyaca göre nafile bir ibadettir. İhtiyacı olanlar tutabilir. Tutmayanlar günah işlemiş olmaz. Ama tutanlar için büyük mükâfatlar ve müjdeler vardır.
- Yine Arefe günü sabah namazından başlayıp bayramın 4. günü yani 19 Haziran 2024 Çarşamba ikindi namazı da dahil olmak üzere her farz namazdan sonra en az 1 kere teşrik tekbiri getirilmesi gerekmektedir. Şöyle ki; “Allahu ekber, Allahu ekber, lâ ilahe illallahu vallahu ekber, Allahu ekber velillahilhamd.”
- Ramazan bayramının ilk günü, Kurban bayaramının dört günü oruç tutmak tahrimen mekruh görülmüştür. Yani bu günlerde oruç tutulmaz.
- Bayram namazları Hanefi mezhebinde vacib hükmünde olup Şafiî mezhebinde sünnet hükmündedir.
- Yine Kurban kesmek Hanefi mezhebinde gücü yetenler için vacib olup Şafiî mezhebinde mükked sünnet hükmündedir.
İbrahim aleyhisselamın yıllarca coçuğu olmamıştı. Bunun üzerine Sare annemiz, cariyesi olan Hacer annemizi İbrahim aleyhisselam ile çocuğu olur düşüncesi ile evlenmesini istemiştir. Bu evlilikten İsmail aleyhisselam doğmuştur. Ancak ileriki günlerde Sare annemiz bu duruma kıskançlıkla yaklaşmış ve onları görmek istememiştir. Hikmete binaen Rabbimiz Hacer annemiz ve oğlu İsmail aleyhisselamı bugünki Kabenin olduğu yere götürmesini İbrahim aleyhisselama bildirmiştir. Bunun üzerine İbrahim aleyhisselam hacer annemizi ve oğlu İsmail aleyhisselamı alarak Mekkeye getirmiştir.
Tabi orta da ne bir insan ne de Kabe dahil herhangi bir yapı söz konusu değildir. Kurak, kimsenin orada durmak istemeyeceği dağlık, tepelik bir çöl. İbrahim aleyhisselam hacer annemizi ve oğlu İsmail aleyhisselamı bırakıp döneceği esnada Hacer annemiz İbrahim aleyhisselama dönerek burada bizi kendiniz mi bıraktınız yoksa Rabbimiz mi istedi diye sorunca İbrahim aleyhisselam Rabbim istedi deyince Hacer annemiz o halde gidebilirsiniz O bizi yalnız bırakmaz demiştir.
İlerleyen saatlerde İsmail aleyhisselam acıktığı için ağlamaya başlamış sütü de olmayan Hacer annemiz etrafta dolaşmaya başlamış ancak taş ve topraktan başka hiçbir şey bulamamıştır. Saatler ilerledikçe açlık ve susuzluk dayanılmaz reddeye varınca Hacer annemiz İsmail aleyhisselamı toprakta bırakarak Safa ve Merve tepeleri arasında bazen yavaş bazen hızlı adımlarla gidip gelmeye başlamıştır. Oğlunun öleceği üzüntüsü ile İsmail aleyhisselamın yanına geldiğinde İsmail aleyhisselamın topukları ile kazdığı alanda bir suyun aktığını görmüş. Hemen suyun yanına koşmuş kendisi içmiş, İsmail aleyhisselama içirmiş, Hacer annemizin sütü gelmiş, su kendilerinden açlık hissini de almış, suyun kaybolacağı korkusuyla Hacer annemiz suyu bir alanda toplamaya çalışarak “zem zem” yani “dur dur” demeye başlamıştır. İşte bugün “Zemzem” suyu dediğimiz suyun ilk akmaya başladığı zaman o gündür. İsmi de Hacer annemizin suyu durdurmaya çalışırken söylemiş olduğu zem zem kelimlerinden gelmektedir.
Sonrasında orada geçmekte olan bir kervan lideri suyu görünce orada hiçbir zaman böyle bir suyun olmadığını bunun mucizevi bir durum olduğunu anlamış ve orada kalmaya karar vermişlerdir. Hacer annemiz ve oğlu İsmail aleyhisselama da sahip çıkmış orada konaklamışlardır.
İsmail aleyhisselam büyümüş artık koşuyor, gülüyor ve konuşuyordu. Babası İbrahim aleyhisselam birkaç kere oğlunu boğazladığını rüyasında görmüş peygamber rüyaları sadık olduğu için bu durumu oğlu İsmail’e açmıştır. İsmail aleyhisselam ise ey babacığım sana ne emrolundu ise onu yap, sen beni inşallah sabredenlerden bulacaksın demiştir. Bunun üzerine İbrahim aleyhisselam yanına bir ip ve keskin bir bıçak alarak uygun bir alana doğru oğlu İsmail’i götürmeye başlamıştır.
Bu esnada şeytan İbrahim aleyhiselamı, İsmail aleyhisselamı ve Hacer annemizi bu işin gerçekleşmemesi için kandırmaya çalışmştır. Ancak her biri büyük bir metanet, sabır ve teslimiyet örneği göstermiş ve şeytanı taşlayarak kovmuşlardır.
İbrahim aleyhisselam İsmail aleyhisselamı kurban etmek istemiş ancak nasıl ki ateş İbrahim aleyhisselamı Allah’ın emri ile yakmamış ise yine Allah’ın emri ile bıçak İsmail aleyhisselamı kesmemiş ve bunun yerine bir koç gönderilerek söz konusu koç kurban edilmiş ve İbrahim ailesi sınavı geçmişlerdir.
Evet, kısaca analtmış olduğumuz bu olay aslında ciltler dolusu hikmeti barındıran bir kıssadır. Burada Kurban özellikle teslimiyeti temsil etmektedir. En sevdiğimiz şeyleri Allah için kurban edebilme, terk edebilme teslimiyetini temsil etmektedir. Kimisi için mevki ve makam iken kimisi için para olabilir. Kimisi için kadın iken kimisi için çocuk olabilir. Kendisi için neyin en değerli olduğunu herkes kendisi bilir. Burada kişiden istenen nedir peki? Yeri geldiğinde Allah için kendisi için en değerli olan şeyden vazgeçebilme iradesini gösterebiliyor muyuz? İşte kurban; Rabbim! Benim için en değerli olan ne ise Sen’in için bu kurban vesilesi ile ondan vaz geçiyorum demenin adıdır.
Kurban, Adem aleyhisselamdan gününümüze kadar süre gelen en temel ibadetlerdendir. İnsan hem et hem de bitkilerle beslenen bir canlıdır. Etinden faydalandığımız hayvanlar da diğer tüm meyve ve sebzeler de Rbbimizin bizler için yaratmış olduğu nimetlerdir. Rabbim bu gıdalardan imkan verdiği insanlara ihtiyaç sahibi olan diğer insanlara vermek üzere sadaka, zekat, infak, yardım vb. emirler verdiği gibi kurban emrini de veren O’dur.
Kurban İslam’ın şiarıdır. Rabbimizin bunlara ihtiyacı yoktur. O kurbanların ne etleri ne de kanları O’na ulaşır. Ancak Rabbim biz kullarından teslimiyet beklemektedir. Vermiş olduğu nimetlere karşılık şükür beklemektedir. Bunlara da bizim ihtiyacımız vardır. İşte şükür ve teslimiyetin en güzel örneklerinden biri de kurban ibadetir.
Konumuzu sonlandırmadan önce kurban kesimi ve kurban olacak hayvanlar hakkında kısa bilgiler vermek istiyorum.
Kurban keserken, kurban edilecek hayvana eziyet edilmemelidir. Kurban edilecek hayvanlar kesim esnasında birbirlerini görecek şekilde kesim yapılmamalıdır. Mümkün ise hayvanın gözlerinin bir bez ile kapatılması uygundur. Kurban edilecek hayvanın yanında bıçaklar keskinletilmemelidir.
Kurban yanı üzere kıbleye doğru yatırıldıktan sonra sağ arka ayağı dışarda kalacak şekilde diğer 3 bacak bağlanmalıdır. Kurban kesilmeden önce niyet edilmelidir. Kurban sahibinin kendisinin kurbanını kesmesi efdal olandır. Ancak kesemiyor ise vekalet vererek kurbanını kestirebilir. Yine Kurban kesilirken kurbanının yanında bulunması uygun olandır. Kurban kesilmeden önce en az bir kere “Bismillah Allahu Ekber” denilerek bıçak iki şah damarı ve soluk borusunu aynı anda kesecek şekilde hayvan boğazlanır.
Ardından kurbanın kanının akması beklenir. Bu esnada kurban henüz can verme aşamasında olduğu için kurbanın boynu kesinlikle kırılmamalıdır. Yine kurbanın boynu tamamıyla koparılmaya çalışılmamalıdır. Deri soyum işine geçilmemelidir. Kurban tamamıyla sakinleşip can verdikten sonra deri soyum ve diğer işlemlere geçilmeldir. Kurbana eziyet edilmemesi adına bunlar çok önemli konulardır. Kurban kesildikten sonra iki rekat şükür namazı kılınması efdaldir. Vekalet yoluyla yurtdışında kurban kesimi yapılması caizdir.
Deve ve büyük baş hayvanlarda 7 kişiye kadar ortak kurban kesilebilir. Koç, koyun, keçi vs. küçük baş hayvanlar tek kişi ile kesilir. Birden fazla kişinin katılımı ile kurban ibadeti yerine getirilmiş olmaz. Tavuk, kaz, deve kuşu vb. hayvanlardan kurban olmaz.
Kötürüm derecesinde hasta, zayıf ve düşkün, kesileceği yere gidemeyecek kadar topal, bir veya iki gözü kör, boynuzlarının biri veya ikisi kökünden kırık, dili, kuyruğu, kulakları ve memelerinin yarısı kesik, dişlerinin tamamı veya çoğu dökük hayvanlardan kurban olmaz. Ancak hayvanın doğuştan boynuzsuz olması, şaşı, hafif topal, hafif hasta, bir kulağı delik veya yırtılmış olması, memelerinin yarısından daha azının olmaması, kurban edilmesine engel değildir (Kasani, Bedai, 5/75-76). Hayvanın değerini düşürücü nitelikteki kusurlar kurbana engeldir. Şafii mezhebinde genel olarak yukarıda sayılan kusurlardan birinin bulunması, bir hayvanın kurban olmasına engel teşkil ettiği gibi uyuz olan hayvanlar ile yem yemesini engelleyecek derecede dişlerinin bir kısmı dökülmüş olan hayvanların da kurban edilmesi caiz değildir (Nevevi, el-Mecmu, 8/399-404).
Kameri yıl esasına uygun olarak, devede 5; sığır ve mandada 2; koyun ve keçide ise 1 yaşını doldurma şartı aranır. Bunun yanında, 6 ayını tamamlayan koyun, bir yaşını doldurmuş gibi gösterişli olması hâlinde kurban edilebilir. Koyunlardaki bu istisna bizzat Peygamber Efendimiz aleyhisselam tarafından yapılmıştır (Müslim, Edâhî, 13 [1963]).
Bu kısa bilgilerden sonra teslimiyet ve şükrün en güzel örneklerinden olan ve İslamın şiarlarından olan kurban bayramınızı şimdiden tebirk eder başta Filistin olmak üzere Doğu Türkistan, Patani ve diğer İslam beldelerindeki mazlum Müslümanların kurtuluşuna vesile olmasını Rabbimden niyaz ederim. İslam kusursuzdur. Hatalar ve kusurlara bize aittir. Esselamu aleykum ve rahmetullah…
Yüreğinize kaleminize sağlık. Kurban bayramı öncesi hatırlatmalarınızdan dolayı Allah razı olsun.
Her müslümanın bilmesi gereken bilgiler. Akıcı bir üslupla hatırlatmış oldunuz. Yüreğinize sağlık.
Allah razı olsun, aydınlatıcı Bir yazı olmuş.
Olmamış. Olacak gibi de olmamış.
Dilinize sağlık hocam
Allahazimuşşan razı olsun.