Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu tarafından hazırlanan yeni müfredat taslağı kamuoyunun görüşüne açılmış,
Öncelikle şunu belirtmekte fayda görüyorum;
Yeni müfredat taslağının kamuoyunun görüşüne açılması gerçekten takdire şayan bir hareket, bir veli olarak önerilerimizin dikkate alınacak olmasından ve Türkçenin daha iyi kullanılması için tüm derslerin odağına yerleştirilmiş olmasından dolayı teşekkür ederim.
Tabi ki, bu konuda kapsamlı eleştiri ve önerilerin eğitim uzmanlarınca yapılması en doğrusudur.
O yüzden akademik konuları eğitim uzmanı akademisyenlere bırakarak, toplumsal konulardaki önerilerimi aktarmak istiyorum.
Milli Eğitim Bakanı Yusuf TEKİN beyin dikkatine;
Sayın Bakanım,
Bir genç (4+4+4) 12 yıllık temel eğimi 18 veya 19 yaşında tamamlayarak mezun oluyor…
Bu genç aynı yıl kazanıp okursa, 23 veya 24 yaşında üniversiteden mezun oluyor…
İşsizler ordusundaki nefer sayısının her yıl daha da arttığı günümüzde liseden ve üniversiteden mezun olan gençlerin küçük bir kısmı iş hayatına atılsa da geri kalanı yetiştiği sosyo-kültürel ortama göre kıraathane, cafe veya barların müdavimi oluyor. Yani ebeveyninden harçlık alarak yaşamını idame ettirmeye çalışıyor.
Neden biliyor musunuz?
Çünkü, eğitimini aldığı konu dışında bir mesleği olmadığı için sadece kendi konusu dahilinde iş aramak zorunda kalıyor… Tabii herkesin kendi uzmanlık konusunda bir iş bulması mümkün olmadığından ortada kalıyor…
Terzi, berber, marangoz, demirci, tornacı, kasap vb. hiçbir esnaf 23 -24 yaşına gelmiş olan bir genci çırak olarak almayacağı için o yaştan sonra yeni bir meslek öğrenme şansı da kalmıyor.
Yıllarca emek verip, Maliye, Ekonomi, İktisat, İşletme, Ekonometri, Muhasebe, Mühendislik, Öğretmenlik, teknikerlik, teknisyenlik eğitimi almış gençlerin büyük bir kısmı, kasiyer, tezgahtar, moto-kurye gibi işler bulabilince kendilerini şanslı sayıyor.
Ama bir müddet sonra bu gençler evlenip yuva kurmak üzere hamle yapınca, ev kiraları, elektrik, su, doğalgaz faturaları, mutfak giderleri, sağlık giderleri, giyim-kuşam giderleri, kişisel bakım giderleri ile ilgili gerçeklerle yüzleşerek bunalıma giriyor!
Bu konuyu çözmek şarttır…
…ve bu konunun çözümü son derece basittir.
İlk ve ortaöğretimdeki Rehber Öğretmen sayısı artırılmalı ve her okula sadece rehber öğretmenlerden sorumlu olacak birer müdür yardımcılığı kadrosu tahsis edilmelidir.
Mesleğine aşık rehber öğretmenlerimiz, her öğrenci için bir dosya açarak ana sınıfından itibaren öğrenci hakkındaki tüm gözlemlerini bu dosyaya aktarmalı, ayda bir kez rehber öğretmenler müdür yardımcılarının başkanlığında toplanarak aldıkları notlarla ilgili durum değerlendirmesi yapmalı ve çerçevede çocuğun başarısına, becerisine ve karakterine en uygun meslek tespit edilmelidir.
Rehber öğretmenin meslek önerisi veli ile paylaşılmalı, ortaokuldan sonra öğrenci gelecekte yapacağı meslekle ilgili liseye (Anadolu Lisesi, Fen Lisesi, Sosyal Bilimler Lisesi, İmam Hatip Lisesi, Endüstri Meslek Lisesi, Ticaret Meslek Lisesi) yönlendirilmelidir.
Böylece bu gencin lise veya üniversite mezunu olarak iş bulması, bulduğu işi severek yapması ve piyasadaki ara eleman sıkıntısı ortadan kalkmış olacaktır.
Derslerde Türk destanlarının tamamı işlenerek ve Türk’ün ezeli düşmanları ayrıntılarıyla anlatılarak, Çanakkale şehitliğine, Anıtkabir’e, illerimizdeki şehitliklere, şehit aileleri dernek binalarına ziyaretler düzenleyerek paraya, menfaate, şehvete satılmayacak, hiçbir tehdide boyun eğmeyecek gerçek Türk milliyetçilerinin yetişmesi sağlanmalıdır.
Bir diğer önemli sorun ise, gençlerin sosyal ve kültürel bakımdan büyük bir buhran geçiriyor olmasıdır.
Birçoğu son çeyrek yüzyılda hayatımıza girerek gençlerimizi esir alan, deist, agnostik, ateist, panteist, monoteist, reenkarnist gibi sözde inanç kavramlarını yerin yedi kat dibine gömmek için, madde bağımlılığının, sapık cinsel tercihlerin kökünü kazımak için ilk ve ortaöğretimde 12 yıl boyunca Kur’an-ı Kerim’in Türkçe meali zorunlu ders olarak okutulmalıdır.
Gençler din eğitimini milli eğitim ve diyanetin ortak çalışması ile almalı, Türk milletinin dini inancını sömürerek semiren kişi ve kuruluşlar saf dışı bırakılmalıdır.
Geçim derdine düşmüş ana-babasından gerekli din eğitimini alamayan gençlerimiz okullarda yüce kitabımızın emir ve yasaklarını öğrenmeleri halinde din tüccarlarının pençesine düşmekten kurtulacakları gibi bilgili ve bilinçli birer Müslüman Türk evladı olarak yetişmiş olacaklardır.
Bir diğer önemli husus ise hafızlıktır. Kur’an-ı Kerimin tamamını ezberleyene Diyanet tarafından hafızlık beratı veriliyor. Ama ben diyorum ki, Hafızlık beratı alabilmek için yüce kitabımızın Arapçasını ezberlemek yeterli değildir, aynı zamanda Türkçesi de ezberlenmeli, okunurken önce Arapça hemen ardından da Türkçesinin okunması bir kural haline getirilmelidir.
Gençler geleceğimizdir, Türk milletinin geleceği aydınlık olmalıdır.
Türk milletini kalkındırmak, ilerletmek, hakim devlet konumuna getirmek gibi kutsal hedefleri olan milliyetçi gençler ile aydınlık yarınlar bizim olacaktır.
Çünkü, Türk milletinin kurtuluşu Türkçülüktedir!